"Enter"a basıp içeriğe geçin

Fetihle Gelen Dönüşüm

Geleneksel anlamda konar-göçer bir yaşam tarzına sahip olmasına rağmen Osmanlılar, kuruluştan itibaren yerleşik hayatı daha fazla benimseyen bir siyasi teşekkül olarak ortaya çıkmıştır.

Kurulduğu bölgedeki kadim şehir, kasaba ve köyler ile buralarda yaşayanları yadırgamadan kabullenen Osmanlılar; cami, medrese, mescit, han ve hamam gibi yapılarla buraları imar etmiştir. Ayrıca fethedilen şehirlerdeki çarşı ve pazarlar geliştirilmiş ya da yeniden inşa edilmiştir.

Yeni bir şehrin kurulup gelişmesi, coğrafi şartlarının elverişliliğine ve uzun bir sürece bağlıdır. Orta Çağ’ın teknoloji düzeyi düşünüldüğünde yeni bir şehir kurmaya cesaret edecek veya ihtiyaç duyacak devlet bulunmuyordu. Bu nedenle Türkler de fethettikleri şehirlere yerleşerek onları imar etmeye devam etti. Osmanlı Devleti’nin fethettiği şehirlerdeTürkler, Bizans mahalleleri dışında kendi mahallelerini kurdu.

Orhan Bey’in İznik’te kendi vakfı olarak kurduğu imaretiyle birlikte yeni bir şehir merkezi modeli ortaya çıkmıştır. Bu model en mükemmel hâlini İstanbul’da, Türk şehir modeliyle almıştır. Buna göre şehir merkezine cami, aşevi, hamam, şifahane gibi kurumlar yapılmış, yerleşme ise daha dış mahallelere kaydırılmıştır. Osmanlılar, şehirleşmeye getirdikleri bu yeni mimari anlayışla dağınık şekilde bulunan sosyal kurumları bir site içinde toplamıştır. Ayrıca şehir merkezlerinde pek çok işyeri inşa edilmiş, sosyal kurumların giderlerini karşılamak için vakıf olarak kiraya verilmiş ve böylece şehirlerin sosyo-ekonomik canlılığı sağlanmıştır.

II. Bayezid Külliyesi (Edirne)
II. Bayezid Külliyesi (Edirne)

Osmanlı’da mahalle, birbirini tanıyan bir ölçüde birbirinin davranışlarından sorumlu, sosyal dayanışma içinde olan kişilerden oluşmuştur. Bir başka ifade ile mahalle; aynı mescitte ibadet eden cemaatin, aileleri ile birlikte ikamet ettikleri şehrin bölümüdür.

Balkanlarda bulunan bugünkü yol ve şehir ağının ana hatları da Osmanlı Dönemi’nde ortaya çıkmıştır. Filibe, Sofya, Belgrad, Üsküp, Manastır, Köstence ve Rusçuk birer küçük kasaba veya köy iken Osmanlı Dönemi’nde büyük şehirler hâline gelmiştir. Bunun yanında Osmanlı egemenliği ile beraber Edirne, Selanik, Niğbolu, Silistre gibi şehirler de büyük gelişme göstermiştir. Osmanlı Dönemi’nde büyüyen ve gelişen bu şehirler, başlangıçta idari-askerî merkezlerken zamanla dokumacılık, boyacılık, dericilik gibi el sanatlarının gelişmesi ve esnafın buralara yerleşmesiyle ticari merkezler hâline gelmiştir.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir