"Enter"a basıp içeriğe geçin

Harem-i Hümayun Ne Demek? Osmanlı Harem Kültürü ve Harem Mensupları

Harem-i Hümayun, padişahın, çocukları ve eşleri ile yaşadığı, gece uyuduğu Saray kısmıdır.

Harem’in başı valide-sultan, yoksa başkadınefendidir. Ancak yönetim, biri erkek ve hadım, diğeri kadın ve bakire, iki çok yüksek görevlinin elindedir: halkın “kızlarağası” dediği darüssaadeti’ş-şerife ağası ve başhazinedar usta.

Kızlarağası, Zenci veya Habeş hadımdır. Beyaz hadım olamaz. Vezir payesindedir. Harem’deki hadımların başıdır. Bu hadım ağalar arasında hazinedar ve musahip gibi payelere yükselenler arasından seçilir. Harem’in dış dünya ile münasebetlerini düzenler.

Harem’deki cariyeleri kızlarağası değil, başhazinedar usta denen en büyük cariye yönetir. Derecesi vezire eşittir ve vezir maaşı alır. Elinde uzun ve yere değen asa taşır. Padişahın üç mühründen biri bu cariyededir (diğerleri sadrazam ve hasodabaşı’nda). XVIII. asır sonlarında maaşı yılda 15.000 altın idi, padişah ve sultan atıyyeleri hariçtir (d’Ohsson, VII, 72-3). İkinci hazinedar ve üçüncü hazinedar, yardımcılarıdır ve dereceleri beylerbeyi (orgeneral) ve sancak beyi (tümgeneral) eşitidir. Hazinedar sayısı en çok 12’dir. Bunlar en yüksek rütbeli cariyelerdir: Valide-Sultan’ın, Harem’deki sultanların, kadınefendilerin mabeyncilik görevleri de bunların üzerindedir. İlk 5 hazinedar, padişahın yatak odasına serbestçe girebilir, başhazinedar ise padişahın yatak odasına uyurken de girebilir, mühim bir mesele için kendisini uyandırabilirdi. Başhazinedar’ın düzen ve protokol hakkındaki ihtarlarına kadınefendiler bile uymaya mecburdu. İlk 5 hazinedar, ıkballere bile yanlış hareketlerini ihtar ile vazifeli idiler. Başhazinedar, son derecede girift olan Osmanlı Saray adet, terbiye ve nezaket kaidelerini yutarcasına bilirdi. Harem bayramlaşmalarını o düzenler, harem muayedesinde büyük tualetini giyer, altın mühr-i hümayunu ve nişanlarını göğsüne takardı. Harem dışındaki törenlerde bulunamazdı.

Her hazinedarın hizmetinde cariyeler olup başhazinedarın şahsi hizmetinde 20 kadar cariye bulunurdu. Hazinedarların, Enderun-i Hümayun’daki has oda subaylarına karşılık olduğu aşikardır. Hazinedarlardan sonra 5 katibe kalfa gelirdi. Bunlar da protokol ve kabul işleriyle uğraşırlardı. Protokol sırasıyla sonra çamaşırcı, ibriktar, çeşnigir, kahveci, kutucu, kilerci, şerbetçi denen cariyeler gelirdi ve hepsinin sayısı birden çoktu. En kıdemlilerine mesela başkahveci kalfa ve muavinine ikinci kahveci kalfa denirdi.

Harem: Dilhayat Kalfa (Temsili)
Harem: Dilhayat Kalfa (Temsili)

Nihayet Harem’in mükemmel bir saz heyeti ve Tanzimat’tan sonra erkek üniforması giydirilen mükemmel bir kız bando takımı vardı. İçlerinden yetişen Dilhayat Kalfa, en büyük Türk kadın bestekarıdır (1750?-1820?). Erkek muallimler Harem’e girerek cariyelere ders verebilirlerdi.

Kadınefendilerin, sultanların çocuk veya genç kız nedime cariyeleri haşmet unsuru idi. Bir şey yapmazlar. Görerek ve dinleyerek öğrenirlerdi. Bilhassa bunların içinden padişah zevceleri yetişmiştir. Rütbeli cariyeler mücevherler içinde gezerlerdi. Fakat bilhassa nedime olanlar, mücevhere boğulmuş denecek şekilde süslenirdi. Evlendikleri zaman bu mücevherler kendilerinde kalırdı.

Padişahın ebesi, dadısı, süt annesi, hayatta ise, istediği gibi Harem’e girebilir, isterse Harem’de bir dairede, isterse şehirde konağında yaşayabilirdi. Sultan ve şehzade dadısı olan genç kızlar, aynı durumda idiler. Sultan ve şehzade çocuklar bunlara «aba, abam» diye hitap ederlerdi ki, «abla, ablam» dan bozmadır. Türkçenin örnek şivesi olan İstanbul şivesi başlıca Saray, Bab-ı Ali, Medrese, halk şivelerine ayrılırdı ki, örnek Türkçe, Bab-ı Ali şivesi idi. Bab-ı katip efendilerin konuştuğu Türkçe, dünyanın en nefis Türkçesi idi.

Şehzade ve sultan çocukların «taya» denen ihtiyar Enderun mensuplarından erkek hizmetkar-mürebbileri vardı. Bunlar çocuk şehzade ve sultanları Haremden dışarı çıkarıp hizmetlerinde bulunurlardı. Şehzade biraz büyüyünce ayrıca lalası olurdu. Lala, mühim görevlerde bulunmuş emekli ve muhterem devlet adamlarından seçilirdi, fakat genç lalalar da vardır. Lalanın görevi, tayanın grevinden çok ileri idi. Şehzadenin askerlik, silahşorluk, binicilik hocasıydı.

Kaynak: Tarih Ders Notları, Yılmaz Öztuna – Osmanlı Devleti Tarihi

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir