"Enter"a basıp içeriğe geçin

XIII. (13.) Yüzyılda Anadolu’ya Bir Bakış

1071’deki Malazgird Meydan Muharebesi’nden sonra Oğuzlar’ın o tarihe kadar Anadolu’ya yapmış oldukları akınlardan sonra, yerleşme şeklinde kendisini göstermeye başlamıştı.

Alp Arslan’ın kumandanlarından Emir Danişmend, Mengüçek, Saltuk Pont ve Kapadokya taraflarına ve Selçuk Kutulmış’un oğlu Mansur da Likaonya, Firikya civarına yerleşmeye başlamışlardır.

Kutulmış’un oğlu Süleyman, 1074’de Büyük Selçukilerin yüksek hâkimiyetini tanımak suretiyle Orta Anadolu hükümdarı olup Konya’yı kendisine merkez yapmış; âkilâne bir siyaset takip ederek elde ettiği yerlerin halkını ezmemiştir. Onların inançlarına saygı göstererek onlardan sadece vergi almakla yetinmiştir. Bu hareket tarzı Bizanslıların zararına olarak birçok yerin süratle onun eline geçmesine vesile olmuştur.

Süleyman, Bizans İmparatorluğu’ndaki saltanat mücadelelerinde etkili olarak işine gelen tarafa yardım etmiş; olaylardan yararlanarak devletinin sınırlarını genişlete genişlete kuzeye doğru ilerleyerek İznik’i almış ve devletin merkezini de oraya nakletmiştir. Ardından İstanbul’u almak istemiş; bir taraftan fetihlerle Marmara ve Ege denizlerine kadar dayanmıştır (1080). Bu durum üzerine telaşa düşen Bizans İmparatoru Aleksi Komnen, Süleyman’la antlaşma yaparak ona her sene vergi vermeyi ve Süleyman da ona her hususta yardım etmeyi kabul etmişlerdir.

Süleyman vefat ettikten sonra Anadolu’da onun emri altındaki kumandanlar başı boş kalmışlardır. Bunların içerisinde en meşhuru Emir Çaka idi; bu 1095’de Foça, Urla ile Midilli, Sakız, Sisam adalarını alarak bu havaliye hâkim olmuştu; bu sırada büyük Selçuk hükümdarı olan Berkyaruk tarafından Süleyman’ın oğlu Birinci Kılıç Arslan Anadolu valiliğine gönderilmiştir. Kılıç Arslan, derhal duruma hâkim olmuş ve Bizans’ı tehdide başlamıştır. Aleksi Komnen’in Papa’ya mükerreren müracaatı üzerine Haçlı Seferleri gerçekleşmiştir (1095). Anadolu’dan geçen Haçlılar Suriye ve Kudüs’e kadar indiler ve 1099’da Kudüs Krallığı’nı kurdular. Bu seferler Kılıç Arslan’dan sonra oğlu Mesud ve torunu İkinci Kılıç Arslan zamanında da Anadolu’dan geçmek suretiyle devam etmiş; bu vaziyetlerden istifade eden Bizans İmparatoru İznik ve havalisiyle Marmara ve Ege taraflarını geri almıştır.

Orta Anadolu’daki hükümetlerden Danişmendoğulları ile Anadolu Selçukileri arasında da epey mücadele oldu, nihayet Birinci Mesud, dahilî vaziyeti düzelterek bir istikrar temin etti; Bizans İmparatoru Manuel Komnen ile de epey uğraştı, Haçlılara yardım eden Kilikya Ermenilerini vurarak bir hayli yerlerini aldığı gibi Ermeni Baronu Toros’u vergiye bağladı (1151). Mesud öldüğü zaman memleketi üç kısım halinde idi; bunlardan Konya, Aksaray, Niğde’de oğlu II. Kılıç Arslan, Ankara ve Çankırı tarafları diğer oğlu Şahinşah’ın Sivas, Amasya, Niksar ve havalisi de kendisinin hâkimiyetini tanımış olan damadı Nizameddin Yağıbasan’ın ellerinde idi.

Mesud’tan sonra İkinci Kılıç Arslan idareyi eline aldıysa da gerek kardeşi ve gerek Yağıbasan serbest hareket etmek istediler; aralarında mücadele oldu; bu mücadele Bizans İmparatorluğuyla da devam etti; muvakkat barışmalar oldu. Kılıç Arslan 1164’de Yağıbasan’ın vefatiyle onun haleflerine geçen yerleri ilhak eyledi ve biraderi Şahinşah’a da galebe çaldı ve biraderine yardım eden Bizans ordusunu 1176’da Çivril taraflarında Miryokefal muharebesinde fena halde bozdu; İmparator yaralı bir halde canını zor kurtarabildi.

İkinci Kılıç Arslan’ın daha sonra da Bizanslılarla mücadelesi devam etti; Bizans’ın eski mücadele kuvveti zaafa uğramıştı. Selçuk kuvvetleri Süzepolis (Uluborlu) ve Kütahya civarını elde ettiler. İkinci Kılıç Arslan, ölümünden evvel memleketini oğulları arasında taksim etmek hatasında bulundu ve Konya’yı Giyasüddin Keyhusrev adındaki oğluna vererek onu hükümdar yaptı. Bunlar daha babalarının sağlığında birbirleriyle mücadeleye başladı. Kılıç Arslan bu hatasının kanlı maceralarını görerek vefat etti. Onun memleketi taksimi sırasında ve 1190 senesinde Alman İmparatoru Fredrik Barbaros bir haçlı ordusuyla Anadolu’ya girerek Selçuk arazisinden geçip Kilikya’ya gitti.

Anadolu Selçuk hükümdarlarının azimli, ince fikirli, siyasî ve münevverlerinden olan İkinci Kılıç Arslan kendisine karşı hareket eden Bizans İmparatoru, Danişmend hükümdarı, Halep Sultanı Nureddin Mahmud ve Selâhaddin Eyyubi gibi kuvvetli hasımlarına karşı türlü türlü siyasetlere karşı koymaya ve kendisini tehlikeden kurtarmaya muvaffak olmuş ve otuz yedi senelik hükümdarlığı hemen hep mücadele ile geçmiştir. Işrakıyyundan Şahabeddin Sühreverdî Pertevnâme ismindeki eserini İkinci Kılıç Arslan’ın oğlu olan Niksar Emiri Berkyaruk’a ithaf etmiştir.

Kılıç Arslan’ı’n memleketi oğulları arasında taksimi Selçuk Devleti bütünlüğünü parçalamış ise de kardeşler arasında epey mücadeleden sonra oğullarından Tokat Meliki Rükneddin Süleyman 1196’da kardeşlerine galebe ederek bu devleti tekrar bir idare altında toplamaya muvaffak olduğu gibi 1201 senesinde de Erzurum taraflarını Saltuklu ailesinden alarak hududunu genişletti ve Erzurum’u sevdiği biraderi Elbistan Meliki Mugisüddin Tuğrulşah’a verdi; Divriği ve havalisindeki Mengücek beyleri de Süleyman’ın nüfuzu altına girmişti. Ermeni Krallığı da kendisine vergi veriyordu.

Süleyman çok değerli âlim ve azimli bir hükümdardı; serbest fikirli idi. Rükneddin Süleyman’ın vefatı üzerine yerine on bir yaşındaki oğlu Üçüncü Kılıç Arslan geçtiyse de biraderi Süleyman’a karşı mukavemet edemeyerek Bizans’a kaçan Birinci Giyasüddin Keyhusrev, bir kısım Selçuk beylerinin daveti üzerine Anadolu’ya geldi ve hükümdar ilan edildi. Süleyman’ın saltanatının son senesinde Latinler İstanbul’u işgal ettiklerinden merkezi İznik ve Trabzon olmak üzere Anadolu’da iki Rum İmparatorluğu kurulmuştu.

Anadolu Selçuk Devletinin hiçbir sahil ile alakası yoktu. Bu tarihte Antalya şehri Latinlerin elinde bulunuyordu. Bunların yerli Rumlara fena muamele ve Anadolu’dan Antalya limanına sevk edilen tüccar eşyasına karşı zorluklar çıkarmaları üzerine o tarafa sevk edilen Selçuk ordusu içeriden Rumların da yardımlarıyle Antalya’yı aldı ve bu suretle Akdeniz’de bir ticari belde elde edilmiş oldu. Bundan sonra haçlılara yardım eden Kilikya Ermenileri üzerine Halep Eyyubilerinden Melik Zâhir’le müştereken hareket yapılarak Emeni beyi yola getirildi (1208).

Birinci Giyasüddin, İznik İmparatoru Laskaris ile yapmış olduğu Antiyoh muharebesinde Rum ordusunu bozdu ise de ihtiyatsız hareket edip imparatoru arayıp üzerine bizzat hücum ederek atından düşürdüğü sırada Laskaris’in can havliyle ayağa kalkarak Giyasüddin’in atının ayaklarını bir kılıç darbesiyle kesip yere düşürmesi ve sonra başım kesmesi neticesinde Selçuk ordusu bozuldu; Laskaris çok telefat verdiğinden Selçuk kuvvetlerini takip edemedi ve sulh yaparak geri döndü (1210). Bu savaş Rumlarla yapılan son Selçuk mücadelesi olmuştur.

I . Giyasüddin Keyhusrev, cesur, kahraman, siyasete vakıf, edip ve şairdi. Farsça şiirleri vardır. Râvendî (Mehmed bin Ali bin Siileyman) Rahat-üs-sudür adındaki Farsça tarihini Giyasüddin Keyhusrev’e ithaf etmiştir. Giyasüddin yerine devlet adamlarının kararıyla büyük oğlu Malatya Valisi Birinci İzzeddin Keykâvüs hükümdar ilan edildi. Fakat Tokat valisi olan biraderi Alâüddin Keykubad, İzzeddin’i tanımayarak amcası Erzurum beyi Mugisüddin Tuğrulşah ile Ermeni Kralı Leon’un da yardımlarını alarak, İzzeddin’i Kayseri’de muhasara ettiyse de gizlice elde edilen Kilikya Emeni Kralı I. Leon’un ve arkasından Mugisüddin’in çekilmeleri ve Eyyubilerden Harran ve Ruha hükümdarı Melik Eşref’in İzzeddin’e yardıma geleceğinin duyulması üzerine Alâüddin Keykubad da muhasarayı kaldırarak Ankara kalesine sığındı (sene 608 H./1211.M).

Bu olayı takiben Bizans ve Ermenilerle barış yapan Birinci İzzeddin Keykâvüs; Ankara kalesine kapanan Alâüddin Keykubad’ı bir sene orada muhasara edip teslim aldıktan sonra Malatya’da Menşar kalesine hapsetti (1213).

Akdeniz kenarında Antalya’yı elde eden Türklerin, Kırım, Rusya, Kıpçak taraflarındaki ticarî vaziyetten istifade etmeleri Karadeniz sahilinde bir ticaret iskelesi bulundurmaya bağlı olduğundan ve bu sahil de Trabzon Rum İmparatorluğu elinde bulunduğundan 1214’te bu imparatorluğun elindeki Sinop alındığı gibi İmparator Aleksi her sene vergi ve lüzumunda asker vermeyi de kabul etti. İzzeddin, Suriye’deki Eyyubiye hükümdarları arasındaki rekabetten istifade ederek bazı başarılar elde etti ise de yanlış hareketi yüzünden muvaffak olamadı ve bundan az sonra da genç yaşında öldü, yerine biraderi Alaüddin Keykubad hükümdar ilan edildi (616 H./1219M). II. İzzeddin de babası gibi şair ve edip olup Farsça şiirleri vardır. Burhaneddin Anevî’nin Enis-ül-Kulub adlı eseri İzzeddin Keykâvüs namınadır.

Alaüddin Keykubad’ın yirmi iki sene sürmüş olan devri Selçuk devletinin siyaseten, iktisaden ve imar cihetinden yükseliş devridir. Alâiye (Alanya) bunun zamanında elde edilerek Selçuk donanmasının tersanesi oldu. Bu sırada Moğollar, istilalarına engel olan Büyük Harezm Şahlığı’nı yıktıktan sonra batıya doğru ilerlemekte idiler; hatta bu yüzden İran’dan Anadolu’ya doğru bir muhaceret başlamıştı.

Moğollarla savaşarak 1226’da Azerbaycan’a kadar çekilen Harezmşahlardan Celâlüddin Mengüberti Eyyubiler ve Selçukîler’le ittifak ederek Moğollara karşı koymak ve bir cephe teşkil etmek icap ederken bir kısım Eyyubiye hükümdarları ile Diyarbekir hükümdarı Artukîlerden Mes’ud, Celâleddin ile ve yine Eyyubiler’den Cezire ve Mardin hükümdarı Melik Eşref de bunlara karşı Alâüddin Keykubad’la ittifak ettiler. Alâüddin Keykubad bu ittifaktan istifade ederek Hısn-ı mansur’ı Diyarbekir hükümdarının elinden aldı; Artukî hükümdarı, Melik Eşref’le barıştı ise de Alâüddin Keykubad fethettiği yerleri geri vermedi ve bu suretle Melik Eşref’le Alâüddin Keykubad’m araları açıldı; Melik Mes’ud, Melik Eşref’le ittifak ederek Selçukilerle savaşsalar da başarılı olamadıkları gibi Çemişkezek ve Kâhta da işgal edildi ve nihayet Diyarbekir hükümdarı, Alâüddin Keykuhad’la sulh yaparak alınan yerleri Selçukîlere bıraktı.

Kırım Yarımadasındaki Sadak halkının Anadolu ile ticaret yapan tüccarlara fena muameleleri sebebiyle, Alaüddin Keykubad, Sinop’taki gemileriyle beylerbeyi Hüsameddin Çoban Bey yönetiminde o tarafa kuvvet gönderdi; Sodak alınarak vergiye bağlandı (1228). Yine böylece Antakya taraflarındaki Frenklerle birlikte Kilikya Ermeni Krallığının İslam ve diğer tüccarlara karşı fena muameleleri üzerine o tarafa da kuvvet gönderildi; Frenklerin yardımlarına rağmen Ermeniler mağlup edilip bazı kaleleri alındı ve Ermeni Krallığı önceki vergisine ilaveten bir kat daha vergi vermeyi kabul ile tüccarlardan alınan eşyayı geri verdi. Ve yine bu sıralarda Antalya etrafındaki bazı kaleler de alınarak Frenklerin o sahillerden elleri kesildi.

Alaüddin Keykubad merkezi Erzincan olan Mengüceklerden Alâüddin Davud Şah’dan Erzincan, Kemah ve Şarkî Karahisar’ı alarak Selçuk devletinin yüksek hâkimiyetini tanımış olan bu hükümete son verdi. Bundan sonra Celâlüddin Mengüberti’nin müttefiki olan Erzurum Meliki Cihanşah, Alâüddin Keykubad ile onun müttefiki Melik Eşref Musa’ya karşı ittifak ettiler. İki taraf arasında Erzincan civarında Yassıçemen’de meydana gelen savaşta Celâlüddin Mengüberti mağlup olarak çekildi; bunun üzerine Celâlüddin’in eline geçmiş olan Eyyubîlere ait Ahlat geri alınarak Melik Eşref’e verildi; Yassıçemen mağlubiyetinde kaçamayarak esir düşen Erzurum Meliki Cihânşah, bütün memleketlerini Alâüddin Keykubad’a teslim etti ve kendisine Aksaray ve yakın yerlerde dirlik verildi (1230) ve bu suretle Rükneddin Süleyman Şah zamanında olduğu gibi Anadolu Selçukîleri hududu Gürcistan’a dayandı.

Moğol istilası batıya doğru mütemadiyen genişliyordu; Celâlüddin Harezmşah Moğollara karşı kendisine yardım edilmesini Selçuk ve Eyyubi hükümdarlarıyla Bağdad’daki Abbasî halifesine teklif ettiyse de bunlar Celâlüddin’in ihtirasından korktukları için bu müracaata önem vermediler. Celâlüddin Harezmşah’ın 1231’de ölümünden sonra bir kısım Harezm beyleri Alâüddin Keykubad’a müracaat ederek Doğu Anadolu hudutlarına yerleştirildiler. 1231’de Çermagon Noyan kumandasında bir Moğol akıncı kuvveti Erzurum’ı işgal etti ve Sivas’a kadar geçtiği yerleri tahrip ettikten sonra döndü; Bunların Anadolu’ya taarruzlarının Gürci Kraliçesi Rosodan’ın teşvikiyle olduğundan dolayı Alâüddin Keykubad o tarafa sefer yaparak Kraliçeyi barışa mecbur etti; Kraliçenin kızı prenses Tamar, Alâüddin’in büyük oğlu Gıyasüddin Keyhusrev’e nikâhlandı. Moğolların müthiş vaziyetini görüp korkan Alâüddin Keykubad, memleketini çiğnetmemek için Moğollarla anlaşmak istedi ve bunun için bir sefaret heyeti gönderdi. Moğol ümerası, Alâüddin’in Karakurum’a kadar gelmesini ve gelecek olursa kendisine ahtacı yani tabi muamelesini yapacaklarını bildirdiler. Bu teklif Keykubad’ı şaşırttı ise de ihtiyatlı hareketi muvafık buldu ve tedbir almaya başladı.

Alâüddin Moğollara karşı Ahlat kalesinden istifade etmek isteyerek Melik Eşref’e ait olan Ahlat ve havalisini işgal ettirdiğinden Melik Eşref’le araları açıldı. Bunun üzerine Mısır hükümdarı ve Eyyubi ailesi reisi Melik Kâmil, Mısır, Suriye, Elcezire ve ittifakına girmiş olan Artukluların kuvvetleriyle birlikte Seyhan Nehri’nin ayaklarından olan Göksu’ya kadar geldi ve bu cihetten Anadolu’ya girmek istediyse de muvaffak olamadı ve göndermiş olduğu bir kısım kuvvetler de Harput’ta mağlup oldular ve Hama hükümdarı Melik Muzaffer ve Harput meliki İzzeddin Ahmed esir düştüler (1233).

Melik Kâmil ertesi sene tekrar Keykubad üzerine yürüdüyse de yine bir iş göremedi; üçüncü seferinde de Alâüddin Keykubad’ın eline geçen kendisine ait Harran, Ruha, Rakka’yı ancak kurtarabildi. Karşılarındaki büyük tehlikeye karşı iki İslâm devleti arasındaki bu durumun uzamasını doğru bulmayan Abbasî halifesi Müstansırbillâh iki devlet arasını bularak barışıklığı temin için mütareke yaptırdı ( 634 Muharrem / 1236 Eylül ). Alâüddin Keykubad’ın vefatından az evvel Moğol Kaam Ogöday tarafından Kazvinli Şemsüddin Ömer isminde birisi elçi olarak geldi, Kaan’ın mektubunu getirerek Moğolların yük sek hâkimiyetini tanımasını teklif etti; Keykubad bu teklifi kabul etti.

Keykubad, Eyyubilerle henüz sulh yapmadan evvel Kayseri civarındaki Meşhediye sahrasında bulunup bayram münasebetiyle çekilen ziyafette yediği avkuşu etinden zehirlenerek bir kaç gün sonra vefat etti (634 H./1237 Haziran).

Alâüddin Keykubad, Anadolu Selçuk hükümdarlarının her cihetten büyüklerindendir. Anadolu’daki hükümetleri kaldırarak bir Türk bütünlüğü vücuda getirmiş, Mardin’de hükümet eden Nâsirüddin Artuk Arslan’ı nüfuzu altına almış ve yeni yeni kanunlar yapmıştır. Alâiye (Alanya)’yi imar ile orada bir donanma vücuda getirmiştir. İlim adamlarını himaye ile gözetirdi. Namına müteaddit eserler yazılmıştır. Meşhur mutasavvıf Şeyh Sadrüddin Konevî ile Mevlâna Celâlüddin Rumî, Necmeddin Dâye diye meşhur olup Alâüddin Keykubad adına Mirsâd-ül-İbad isimli ahlakî ve terbiyevî bir eser telif eden Şeyh Necmeddin Ebu Bekir Râzî onun devrinde yaşamışlardır. Tüccarı ve ticareti himaye ederek Anadolu’da iktisadî vaziyetin düzgünlüğü cihetinden Selçuk idaresindeki yerler en müreffeh ve mesud bir ülke olmuştu. Yalnız bazı değerli ümerasını katletmesi istikbalde memleketin büyük felâketine sebep olmuştur.

TTK, Osmanlı Tarihi I

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir