"Enter"a basıp içeriğe geçin

XVII ve XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı Savaş Ekonomisi

XVI. yüzyılın ikinci yarısından başlayan ekonomik bunalım, XVII. ve XVIII. yüzyıl Osmanlı ekonomi yapısını derinden sarsan sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Savaş teknolojisindeki gelişim, ateşli silahlarla donatılmış ve devamlı maaş alan merkezî piyade ordularının önemini arttırmıştır. Bu gelişmeler Osmanlı maliyesine önemli bir yük getirmiş, devlet gelirlerinin büyük bir kısmının nakit üzerinden hazinede toplanması gerekliliğini doğurmuştur. Bu nedenlerden ötürü tımar sisteminin çözülmesi de kaçınılmaz olmuştur. Klasik Osmanlı sosyo-ekonomik yapısı, maliyesi ve vergi toplama düzeni hızla çözülmeye uğramış, bazı mali uygulamalar yaygınlık kazanmıştır.

Devlet görevlilerine belirli bölgelerden ve faaliyetlerden vergi toplama hakkının verilmesi anlamına gelen tımar sistemi önemli bir mali uygulamaydı. Bu sistem, verginin kolay ve masrafsız olarak da toplanmasını sağlıyordu. Tımar sistemi ortaya çıkan ekonomik bunalımların aşılmasında istenilen sonucu vermemeye başlamıştı. Devletin genelinden toplanacak para haricindeki mal ve ürün vergilerinin nakit alınması veya nakde çevirerek merkezî hazineye yollanması ve oradan da orduya maaş şeklinde ödenmesi mecburiyeti vardı. Bu mecburiyet karşısında iltizam sistemi uygulanmaya başlandı.

Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu takip eden yüzyıl içinde ortaya çıkan ve tımar sistemi ile bir bütünü meydana getirmek üzere birbirlerini tamamlayan bir uygulama olan iltizam usulü, XVI. yüzyıl ortalarına kadar merkezî hazineye ait vergi gelirlerinin yarıya yakınını karşılamaktaydı. İltizamı alan şahıslara mültezim denilirdi. Osmanlı ekonomisinde peşin ekonominin önem kazanması sonucunda bu sistem hızlı bir şekilde yayılmıştır. İltizam sisteminin hızla yaygınlaşmasının ana nedeni, devletin artan masraflarını karşılamak üzere mevcut vergi ve gelirlerin (para olmayan) hızla nakit paraya dönüştürme zorunluluğuydu. Savaşlarla birlikte hızla artan masraflar, Osmanlı Devleti’nin bütçesinde açıklar oluşturmuştu. İltizam sistemi ile bütçe açıkları kapatılmış, masraflar da azaltılmıştı.

Ekonomide dengenin sağlanması için başka yöntemlere de başvuruldu. Müsadere (el koyma), yeni vergilerin alınması ve mevcut vergi oranlarının artırılması, para tağşişi (paranın içerisine başka ucuz madenler katma) gibi uygulamalara gidildi. İltizam sisteminde devlet, açık arttırma usulüyle fiyatını belirlediği iltizam bedelinin bir kısmını peşin olarak talep ederdi. Peşin para yatırarak iltizamı alan mültezimlerin, önemli bir kısmı askerî sınıftan gelenlerden oluşurken bu şahısların yerini zamanla zengin tüccarlar ve tefeciler almaya başladı.

XVIII. yüzyılın başında Osmanlı Devleti’nin hazine gelirlerine yönelik yapılan çalışmalarda mali açıkların gittikçe arttığı tespit edildi. Nakit para sıkıntısı iyice arttı ve bütçe için yeni kaynaklar arama çalışmaları başladı. Bu amaçla devlet giderleri arasında en büyük kalemi oluşturan merkezî ordu ve bürokrasiye mensup bir kısım bürokrat, maaşlarını devlete bıraktı. Karşılığında bu bürokratlara kendilerine tahsis edilen toprakların yıllık vergileri maaş olarak verildi. Bununla beraber toprakların himayesi de mültezimlere verildi. Bu sayede devlet, herhangi bir gelir kaybına uğramadan bir kısım maaş ödemelerinden kurtuldu.Osmanlı Devleti iltizam sisteminin haricinde XVII. yüzyıl sonunda malikâne sistemini uygulamaya başladı. Bu sistem Osmanlı Devleti maliyesini tüm XVIII. yüzyıl boyunca etkileyen en önemli gelişmeydi.

1695 yılında “malikâne usulü” olarak adlandırılan bu sistem defterdarlık tarafından ilan edilen bir fermanla yürürlüğe girmiştir. Fermanın amacı sürekli değişen mültezimlerin fazla kâr sağlama amacıyla tahrip ettikleri vergi kaynaklarını yeniden canlandırarak sürekli hâle getirmek ve değişmez bir mültezime bırakmaktır. Malikâne sisteminde, tımar ve iltizam sistemi âdeta kaynaştırılmıştır. Bununla birlikte, malikâne usulünün uygulanmasıyla merkezî hazinenin nakit paraya olan ihtiyacı da karşılanmıştır.

Malikâne sistemi uygulandığı andan itibaren tıpkı iltizam sisteminde olduğu gibi yaygınlık kazandı. Mukataa toprakları hızla malikâne mukataasına çevrildi. Sistem sayesinde başlarda Osmanlı hazinesine önemli miktarda nakit para akışı sağlandı. Diğer yandan uzun dönemde ise bu sistem beraberinde yeni sorunları getirdi.

Malikâne sahiplerinin önemli bir kısmı İstanbul’da kalmaya ve mukataaları yasa dışı yollarla iltizama vermeye başladı. Malikâneciler ayrıca vergi kaynaklarına devletin istediği özeni göstermeme eğilimine girdiler. 1730’lardan itibaren malikâne sahiplerinin gelir oranlarında yaşanan düşüşe rağmen sisteme olan talep sürekli arttı.

Malikâne sistemi, kuruluşunu takip eden seksen yıl boyunca kesintili de olsa hızlı bir gelişim gösterdi. Tasarruf biçimi olarak âdeta model oluşturdu. Bu modelin devamında esham sistemi doğdu. Bu sistem ile başlayan daralma malikâne sistemini etkiledi. Yeni sistem, malikâne sahiplerinin mukataaları istedikleri gibi idare ederek kâr miktarlarını sınırlandırmıştı. Malikâne sistemi 1840’ta resmen kaldırıldı.

XI. Lui (Temsili)
XI. Lui (Temsili)

Yeni Çağ’da Avrupa’da siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarında önemli değişiklikler ortaya çıktı. Feodalite rejiminin yıkılmasıyla monarşiler kuruldu. Fransa, feodalitenin yıkıldığı ülkelerden biri oldu. Fransa Kralı XI. Lui devlete ait tüm yetkileri kendinde toplayarak merkezî yönetimini güçlendirdi. Fransa’nın ardından İngiltere, İspanya ve Portekiz gibi diğer Avrupa ülkelerinde merkeziyetçi devletler güç kazandı. Osmanlı Devleti’nde ise toprak yönetiminin bozulması, savaşların uzaması, tımar sisteminin bozulması ve Osmanlı parasının değer kaybetmesi gibi sebeplerden merkezî otoritede zayıflama yaşandı. Bu zayıflamayla birlikte mahallî aktörlerin (ayan ve eşraf) ön plana çıkması söz konusu oldu.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir