"Enter"a basıp içeriğe geçin

Çandarlı Halil Paşa’nın Hayatı ve Osmanlı’daki Yeri

Çandarlı Halil Paşa, yüzyıldan daha uzun bir zamandır Osmanlı hanedanına, sadakatle hizmet eden Çandarlı ailesinin bir ferdidir. Çandarlı Halil Paşa’nın Ahmed, Yusuf. Mehmed, Süleyman, Mustafa ve İbrahim adında altı oğlu ile iki kızı vardı. Çocuklarının bir kısmı sağlığında öldü.

Ailenin ilk tanınmış atası Çandarlı Kara Halil Paşa idi. Orhan Gazi, Kara Halil Paşa’yı, devletin başkenti olan Bursa kadılığına atamıştı. I.Murad ise, bütün kadıların üstünde yeni bir makam olan Kazaskerliği kurunca, Kara Halil paşayı bu makama getirmiş ve daha sonra veziriazam yapmıştır. Çandarlı Kara Halil paşanın çocukları ve torunları arasından çokları vezir olmuştur. Bunlardan birisi de Çandarlı Halil Paşa’dır.

Sadrazam Çandarlı Halil Paşa
Sadrazam Çandarlı Halil Paşa

Çandarlı Kara Halil Paşa ile Çandarlı Halil Paşa isimlerindeki benzerlik karıştırılmamalıdır, zira Çandarlı Kara Halil paşa, Çandarlı Halil Paşa’nın atasıdır.

II.Murad zamanında Sadrazam olarak görev yapan Çandarlı Halil Paşa, devlet işlerinin büyük bir kısmını kendisi idare ederdi, bu suretle devlet üzerinde önemli bir otoritesi vardı.

Çandarlı’nın bu otoritesi Varna Savaşı sonrasında II.Murad’ın tekrar tahta geçmesinde çok etkili olmuştur. II. Murad kendisine yapılan teklifi kabul ederek ordunun başına geçmiş ve Varna ovasında parlak bir zafer kazanmıştır. Bu zaferle birlikte Çandarlı’nın II. Murad’ı tekrar tahta çıkarmak için yoğun bir çaba içerisinde olduğu görülmektedir (Uzunçarşılı, 2015:439). Çandarlı bu çabasında başarılı olmuş ve 1446 yılında patlak veren Yeniçeri İsyanı sonrasında II.Murad tekrar tahta çıkmıştır (İnalcık, 2006:28).

II.Murad
II.Murad

Çandarlı Halil Paşa ve İstanbul’un Fethi

İstanbul’un fethedilmesi hususunda Osmanlı devletinde birbirine rakip iki görüş mevcuttu. Bu görüşlerden birisi Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın öncülüğünde hayat bulmuştu. Çandarlı, büyük bir haçlı seferinin gerçekleşmesine neden olacağını öne sürerek İstanbul’un fethine karşı çıkmaktaydı.

Bir diğer görüş ise Fatih Sultan Mehmed’in öncülüğünde gelişen ve İstanbul’un mutlaka fethedilmesi gerektiğini savunan görüştür. İstanbul’un fethi konusundaki bu görüş ikilemi II.Mehmed’in ilk saltanat dönemine kadar görülmektedir.

Sadrazam Çandarlı Halil Paşa görevini muhafaza etmekle birlikte yeni padişahın yanında Zağanos Paşa, Şahabeddin Şahin Paşa ve Nişancı İbrahim gibi asker kökenli yöneticiler bulunmaktaydı. Bu yöneticiler ülkenin sınır (uç) bölgelerinde görev yapmışlar ve asker kökenli olmalarının da etkisiyle gaza ve fütühatı temel alan bir siyaset taraftarıydılar. (İnalcık, 2009:107).

Asker kökenli olmayan ve kadılıktan gelen Çandarlı ise barış yanlısı bir siyasetin devletin çıkarlarına daha uygun olduğunu düşünmekte ve fethi temel alan bir siyaseti dışlamaktadır (İnalcık, 1987:82, 88). Devlet yönetiminde yaşanan bu fikri ayrılık Varna Savaşı sırasında net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Düşmanın saldırı haberinin alınmasının ardından yeni padişahın yanında yer alan yöneticiler hemen sefere çıkılması gerektiğini ifade etmişlerdir (İnalcık, 2014:73). Bu düşüncenin arka planında bu olayı yeni padişahın otoritesinin tesis edilmesi için bir fırsat olarak değerlendirmek istemeleri yatmaktadır. Çandarlı’nın önderliğini yaptığı klik ise, eski padişah II. Murad’ın ordunun başına geçmesini teklif etmiş ve bu teklif kabul edilmiştir (İnalcık, 1987:71). Bu durum Çandarlı’nın devlet yönetimindeki etkin konumunu göstermesi bakımından önemlidir.

Fetihle sonuçlanacak son hücum öncesi II. Mehmet bir harp meclisi toplamıştır. Bu toplantıda Papa tarafından da desteklenen Venedik donanmasının Ege Denizi’ne varmış olması ve Macar kralının ordusuyla birlikte Tuna nehrini aşmak üzere olduğu haberleri karşısında ne yapılması gerektiği konusu tartışılmıştır (Uzunçarşılı, 2015:484-485). Çandarlı Halil Paşa, Balkanlardan gelen büyük bir Haçlı ordusu tehlikesi karşısında kuşatmanın derhal kaldırılması gerektiğini ifade ederken, Zağanos Paşa bu fikre şiddetle karşı çıkmış ve son bir hücum ile düşman yetişene kadar şehrin fethedilebileceğini savunmuştur (İnalcık, 1987:129-130). Zağanos Paşa’yı destekleyenler arasında Şahabeddin Şahin Paşa ile beraber Akşemseddin de görülmektedir. Dolayısıyla, Akşemseddin Çandarlı kliğinin kuşatmanın kaldırılması yönündeki sert muhalefeti karşısında başını padişahın çektiği kliğin yanında yer alarak genel hücum kararının alınmasında etkili olmuştur. Neticede, 28 Mayıs’ı 29 Mayıs’a bağlayan gece başlayan hücum sonunda 29 Mayıs sabah saatlerinde İstanbul ele geçirilmiştir.

Siyasi güdülenmenin bir diğer boyutu da Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethini devlet üzerindeki mutlak otoritesini sağlamanın bir aracı olarak görmesidir.

Danişmend’in aktardığı rivayete göre, II. Mehmed’in tahttan uzaklaştırılmasının arkasında Çandarlı’nın olduğunu düşünmektedir (Danişmend, 1953:11-12). Hatta bu durumun Fatih’te Çandarlı’ya karşı bir kinin oluşmasına sebep olduğu ve fetih sonrasında idam edilmesinde etkili olduğu ifade edilmiştir. (Danişmend, 1953:12).

Çandarlı’nın nüfuzunu kırma isteğinin yanı sıra Fatih’in İstanbul’un fethinden sonra izlediği siyasete atıfla (özellikle de Roma İmparatorluğu’nun varisi olma hedefine işaret ederek) “dünyaya hakim olma, dünyayı kendi buyruğuna amade kılma” isteği ile de yakından ilgili olabileceğini ifade edilmiştir (Ocak, 2007:48-49).

Sonuç itibarıyla, Fatih’in devlet üzerinde tam manasıyla hâkimiyet kurmak ve bunun için de Çandarlı’nın şahsında somutlaşan hanedan dışı iktidar odağını bertaraf etmek istediği ve bu bağlamda İstanbul’un fethini de zaruri gördüğü ileri sürülebilir.

Çandarlı Kara Halil Paşa’nın Ölümü

Fatih Sultan Mehmed, Eski Türk ailelerinin etkisini, bunların en önemli temsilcisi olan Çandarlı ailesine yaptığı baskı ile kırmıştır. Kaldı ki, Çandarlı ailesine karşı eski kişisel bir kırgınlığı da vardı. Daha 1446 yılındaki Edirne yeniçeri ayaklanması sırasında II.Murad’ın çağrısı üzerine veziriazam Çandarlı Halil paşa, o zaman henüz küçük olan Fatih Sultan Mehmed’i tahttan uzaklaştırmıştı. Bunu unutmayan II. Mehmed, sonraları, 1453’de fırsatını bulunca iftiralarla dolu ithamlara dayanarak Çandarlızadeyi idam ettirmiştir.

1453’de idam edilen Çandarlızade Halil paşanın oğlu İbrahim’i, II. Bayezid ilkin kadıasker ve sonra veziriâzam yapmıştır. Fakat ondan sonra aileden hiç kimse böyle bir makama yükselememiştir.

Çandarlı Halil Paşa’nın ölümünden bir süre sonra kabri, oğlu İbrahim Paşa tarafından İznik’te Yeniçarşı caddesinde bulunan türbesine nakledildi.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir