"Enter"a basıp içeriğe geçin

I. Balkan Savaşı (Birinci Balkan Savaşı) 1912

Balkanlar’da XIX. yüzyıldan itibaren Avrupalı devletlerin körüklediği milliyetçilik düşüncesi Osmanlı karşıtı isyanlarla kendini göstermeye başladı.

1878 Berlin Kongresi’nde alınan kararlarla birlikte Rusya, Balkan coğrafyasındaki etnik grupları (Bulgar, Sırp, Karadağlı, Rum vd.) isyan ettirme politikasına devam etti. XIX. yüzyılda Yunanistan, Romanya, Sırbistan ve Karadağ bağımsız olmuşlardı.

Bulgaristan da XX. yüzyılın başında özerklik elde etmişti. Bu devletler ise kendi idealleri doğrultusunda hareket ederek Balkanlar’da topraklarını genişletmeye çalışıyorlardı.

XX. yüzyılda Balkan Savaşları öncesi Osmanlı Devleti
XX. yüzyılda Balkan Savaşları öncesi Osmanlı Devleti

Sırplar, Büyük Sırbistan’ı kurmak için bir an önce Adriyatik Denizi’ne ulaşmayı hedeflemekteydi. Bunun yolu Bosna-Hersek ve Karadağ’dan toprak almaktan geçiyordu. Yunanlılar, Bizans’ı yeniden canlandırma yolunda faaliyetlerine devam ediyordu. Bulgarlar “Büyük Bulgar Krallığı” idealiyle hareket edip Makedonya’yı ele geçirmeyi planlamaktaydı. Karadağlılar, komşuları olan Arnavutluk topraklarını almayı Romanya ise Baserabya ve Dobruca’yı alarak topraklarını genişletmeyi arzuluyordu. Balkanlar’daki hemen hemen her devlet bir şekilde topraklarını genişleterek kendi ideallerini gerçekleştirmeye çalışıyordu.

II. Abdülhamit, Balkanlar’da Osmanlı Devleti hâkimiyetinin sağlanması için denge ağırlıklı bir politika izledi. Makedonya’yı ele geçirmek isteyen Sırp, Yunan ve Bulgarların aralarını açan bir siyaset uyguladı. Fener Rum Patrikhanesine alternatif olarak Bulgar Kilisesi (Eksarhane) ve Sırp Piskoposluğu’nun kurulmasına izin verildi.

Balkan Savaşları’nın çıkmasında etkili olan bir diğer faktör Rusya’dır. Rusya, Osmanlı Devleti’nin İtalya ile yaptığı 1911 Trablusgarp Savaşı’nı fırsat bilip Balkan devletlerini bir çatı altında toplamaya çalışıyordu. Bu plana göre Balkan devletleri birlikte hareket edip isyan edecek ve Rusya’nın istediği ortam oluşacaktı. Bu sayede Rusya, Osmanlı Devleti’nin zayıflamasını fırsata dönüştürerek yüzyıllardır beklediği sonuca ulaştı.

1911’in Ekim ayında Ruslar ilk olarak Bulgarları ve Sırpları bir araya getirdi. Taraflar arasındaki görüşmeler Rusya’nın ağırlığını koymasıyla 1912’de Bulgar ve Sırplar arasında “Dostluk ve İttifak Antlaşması” imzalandı. Anlaşmanın içeriğinde Rusya’nın lehine bazı gizli maddeler bulunmaktaydı. Rusya’nın ara buluculuğuyla gelişen bu antlaşma beraberinde iki taraf arasında askerî sözleşmeleri getirdi.

Rusya’nın bir diğer uzlaştırma çabası Bulgarlar ve Yunanlılar arasında gerçekleştirildi. 1911’de Rusya denetiminde başlayan görüşmeler neticesinde 1912’de Yunanistan ile Bulgaristan arasında yeni bir gizli antlaşma yapıldı. Osmanlı karşıtı bu anlaşmayı Bulgar-Yunan ortak askerî sözleşmesinin onaylanması izledi.

Balkan ittifakına son katılan devlet Karadağ oldu. 1912’de bu devlet Sırp, Yunan ve Bulgarlarla ayrı ayrı anlaşmalar imzalayarak Osmanlı karşıtı Balkan ittifakında yerini aldı. Rusya’nın çabaları sonucunda oluşturulan Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ birliğinde en baskın devlet Bulgaristan’dı.

Bulgaristan toprak alma konusunda da en fazla istekli olan devletti. Bahsi geçen dört devlet her ne kadar Osmanlı karşıtı bir cephede birleşseler de kendi aralarında uzun vadeli bir ortaklıktan uzak görünüyordu. Bu durum II. Balkan Savaşı’nın çıkmasının temel nedenlerinden biri olacaktır. I. Balkan Savaşı 8 Ekim 1912’de Karadağ’ın saldırısıyla başladı.

I. Balkan Savaşı (1912)
I. Balkan Savaşı (1912)

17 Ekim’de Bulgaristan ve Sırbistan, 19 Ekim’de Yunanistan Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. Hazırlıksız yakalanan Osmanlı ordusu savaşın ilk dönemlerinde istenilen başarıyı yakalayamadı. Çünkü savaş öncesinde Balkanlar’daki Osmanlı askerlerinin bir kısmı terhis edilmiş diğer bir kısmı ise Makedonya ve Trakya’ya sevk edilmişti. Osmanlı Devleti, savaş esnasında hem yeterli erzak ve lojistik ihtiyacını karşılayamamış hem de Yunanistan İngiltere’den deniz gücü desteği almıştı. Osmanlı ordusu “Şark (Doğu) Ordusu” ve “Garp (Batı) Ordusu” olarak iki koldan savaştı. Şark Ordusu Bulgaristan ile Garp Ordusu ise Yunan, Sırp ve Karadağ güçleriyle savaştı. Sonuçta Osmanlı Devleti beklenmedik bir yenilgi ile karşılaştı. Balkanlar’da büyük oranda toprak kayıplarının yaşanmasının yanında Bulgar ordusu İstanbul’a kadar yaklaştı.

Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki Müslüman ahalisiyle bağı koptu. Bu mağlubiyet iç siyasette dengeleri yerinden oynattı. İttihat ve Terakki Partisi, Hürriyet ve İtilaf Partisi ile diğer siyasi gruplar hükûmete baskı yapmaya başladı. Hükûmet değişikliği olsa da gelişmelerin önüne geçilemedi. Bulgarların İstanbul’a yaklaşmasına en fazla tepki gösteren devlet Rusya oldu. Hâlbuki savaş öncesinde Balkan milletlerini Osmanlıya karşı birleştirip saldırtan Rusya iken bu defa hiç beklemediği bir sonuçla baş başa kalmıştı. Bulgarların bu kadar ilerlemesi Rusların hesaba katmadığı bir sonuçtu. Ruslar, yüzyıllardır gerçekleştirmek istedikleri hayallerini Bulgaristan’ın gerçekleştirme ihtimaline karşı çıktı. Bu nedenle Rusya resmî bir açıklama yaparak Bulgarların İstanbul’a girmesi hâlinde donanmasını göndereceğini bildirdi. Ayrıca Meriç Nehri’nin doğusundaki toprakların Bulgarlar tarafından ilhak edilmesini tanımayacağını ilan etti. Rusya ayrıca Ege Adaları’nın Yunanistan’ın eline geçmesinden fazlasıyla rahatsızlık duydu.

I. Balkan Savaşı’nın bir diğer önemli sonucu ise Sırp ve Arnavutların Adriyatik Denizi’ne ulaşmaları oldu. Bu gelişme Avusturya ve İtalya tarafından tepkiyle karşılandı. Bu savaşın sonuçlarının ortaya çıkardığı tabloya Avrupalı devletler müdahale etti. İngiltere uluslararası bir konferansın yapılmasını önerdi. Londra’da 16 Aralık 1912’de savaş devam ederken taraflar bir araya gelerek barışı görüşmeye başladılar.

Konferansta taraflar sürekli birbirlerinin tekliflerini reddettiği için bir sonuca ulaşılamadı. Görüşmenin kesilmesi üzerine “Düvel- i Muazzama” (İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya-Macaristan, Almanya ve İtalya) olarak adlandırılan altı büyük devlet Osmanlı Devleti’ne ortak bir nota verdi. Bu notayla Osmanlı Devleti üstü kapalı olarak tehdit edilmiş ve devletten I. Balkan Savaşı’ndaki kayıplarını kabul etmesi istemiştir. Görüşmelerin devam ettiği süreçte İstanbul’da “Bâbıâli Baskını” adıyla anılan siyasi bir olay gelişti.

Bâbıâli Baskını (temsilî)
Bâbıâli Baskını (temsilî)

I. Balkan Savaşı’nda alınan ani ve ağır yenilgi karşısında İttihat ve Terakki Partisi yoğun bir propaganda faaliyetine girişti. Kendilerinin hükûmette olmamasından dolayı bu yenilginin yaşandığını savunan parti, 23 Ocak 1913’te Osmanlı hükûmetine baskın düzenledi. Bu baskınla birlikte İttihat ve Terakki Partisi devletin yönetiminde söz sahibi oldu. İttihat ve Terakki hükûmeti ilk olarak 13 Şubat’ta Bulgaristan’a savaş açarak kuşatma altında olan Edirne’yi kurtarmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Bulgaristan’ın ani saldırısı sonucu Edirne düştü ve Bulgarların eline geçti. Bu dönemde Ege Denizi’ndeki birçok ada Yunanlıların işgaline, Balkanlar’daki Osmanlı topraklarının bir kısmı da Sırbistan ve Karadağ’ın işgaline uğradı.Sonuçta 30 Mayıs 1913’te Londra Antlaşması imzalandı ve I. Balkan Savaşı sona erdi.

1913 Londra Antlaşması’na göre Midye-Enez Hattı’nın batısındaki bütün topraklar Balkan devletlerine bırakıldı. Sırbistan’a Orta ve Kuzey Makedonya bırakıldı. Yunanistan’a Selanik, Girit ve Güney Makedonya verildi. Bulgaristan’a Kavala, Dedeağaç ve bütün Trakya verildi. Ege adalarının geleceği ve Arnavutluk’un sınırlarının tespitinde Avrupalı devletlerin karar vermesi uygun görüldü.

1913 Londra Barış Antlaşması’yla Bulgaristan en fazla toprak kazanan ülke olmasının yanında Ege Denizi’ne ulaştı. Yunanistan Girit Adası’nı ve Selanik’i alarak konumunu güçlendirdi. Sırbistan ve Karadağ topraklarını genişleterek Balkanlar’da güç sahibi oldu.

2 Yorum

  1. […] I. Balkan Savaşı’nın sona ermesiyle Osmanlı Devleti, Balkanlar’dan çekilmişti. Bu çekilme beraberinde bölgede bir otorite boşluğunu açığa çıkardı. Savaşa katılan dört Balkan devleti bu otorite boşluğunu kendi lehine çevirip topraklarını daha da genişletmek istiyordu. […]

  2. Ali Türken Ali Türken

    Ruslar her zaman TÜRK’E kazık atmıştır…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir