"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ankara Meydan Muharebesi (Ankara Savaşı, Timur ve Bayezid’in Ankara Savaşı)

Bir ayağının sakat olmasından dolayı Osmanlı tarihlerinde tezyif makamında Timurlenk veya aynı anlamda olarak Aksak Timur denilen Timur, 736 H./1335 M. de Semerkand’ın güneyindeki Keş şehrinde doğmuştur.

Bu tarihte Maveraünnehir’de Cengiz ailesinden Çağatay Hanları hüküm sürmekte idi; Timur, Semerkand valisi Emir Kazan’ın isyanında onun maiyetinde bulunduğu için onun rakibi Çağatay Hanlarının takibine uğradı. Tuğluk Timur’a isyan etti ve sonra karısının kardeşi olan Emir Hüseyin ile beraber faaliyette bulundu. Nihayet 1368’de otuz üç yaşında iken Belh Emiri oldu ve hududunu genişletmeye başladı. Timur bu faaliyeti ile sonradan Han derecesine kadar yükseldi ise de Moğol hanedanıyla o mıntıka halkının Cengiz ailesine mensup olanlardan başkasına itaat etmeyeceklerini bildiğinden Çağatay hanını hükümdar tanıyarak onun adına sikke kestirdi.

Timur’un en korkunç rakibi Altınorda Devleti idi; bu devletin hanlarından Urus ve Toktamış Hanlarla epey uğraştı; halbuki Toktamış daha evvel Kırım’da Han bulunurken o tarihte Altınorda Hükümdarı Urus Han’ın (1361-1375) oğlunu öldürmekten suçlu olarak Timur’un yanına kaçmış ve onun iyiliğini görmüş ve 777 H./1375 M. de Urus Han’ın vefatı üzerine Timur’un yardımıyla Urus Han’ın oğullarına galebe ederek Altınordu hükümdarı olmuştu (778 H./1376 M.).

Sonradan Timur’un bu iyiliklerini unutan Toktamış, Timur’la boy ölçüşmeye kalktı ise de mağlubiyetten mağlubiyete uğradı. Timur faaliyeti ile yedi senede İran’ı nüfuzu altına aldı (1378). Sonra Azerbaycan ile Irak’ı Acem ve Irak’ı Arap’ı işgal etti. Bağdat’taki Celâyiriyye Hükümdarı Sultan Ahmed’i memleketi terke ve Mısır’a Memlûk Sultanı Melik Zahir Berkuk’a ilticaya mecbur etti (1393). Timur’un avdetinde Sultan Ahmed, Memlûk hükümdarının yardımıyla Bağdat’a dönerek Timur’un valisi Emir Mes’ud’u kaçırıp tekrar hükümdarlığına sahip oldu.

Timur daha sonra Hindistan üzerine sefer açtı ve büyük muvaffakiyetlerle 1399’da geri döndü; bu seferinde Kuzey Hindistan’ı zapt etmişti; buradan dönünce Bağdad’ı tekrar zapt etti. Bu defa Sultan Ahmed kendisine tâbi bulunan Karakoyunlu Türkmen Reisi Kara Yusuf’la beraber Suriye’ye iltica ettilerse de Halep’ten geri döndürüldüler. Bunun üzerine Anadolu’ya gelerek Yıldırım Bayezid tarafından kabul edildiler.

Timur ile Bayezid’in İlk Münasebeti

Bayezid, Sultan Ahmed’e Kütahya’ma ve ket Kara Yusuf’a ve adamlarına da Kayseri ve Aksaray taraflarının hasılatını dirlik tâyin eyledi. İşte Timur’un hasmı olan Sultan Ahmed’le Kara Yusuf’un Osmanlılara ilticaları üzerine Timur ile Bayezid arasında mektuplaşmalar başladı.

Yıldırım Bayezid Timur’un mültecilerin iadesi için tehdidi havi olan nâmesine karşı hiddetlendi ve mültecileri göndermek istemedi; Bayezid’in devlet adamlarının bir kısmı Sultan Ahmed’le Kara Yusuf’un teslim edilmesini muvafık gördüler; Timur’un mektupları tekerrür edince vaziyetten şüphelenen Kara Yusuf kaçmaya karar verdi.

Aşiretini alarak bulunduğu mahalleri yani Kırşehir ve Kayseri taraflarını vurup yağmaladıktan sonra geçtiği yerleri de talan ederek Şam’la Bağdad arasındaki Hit sahrasına indi; arkasından Sultan Mehmed de kaçarak Bağdad’a gitti. Timur, Osmanlılara müşkilât çıkarmak üzere Sivas, Kayseri ve Malatya taraflarında bulunan ve Moğol istilasından arta kalan ve Kadı Burhaneddin hükümetinin ilhakından sonra Osmanlılara tâbi olan kendi cinsinden olan göçebe tatarları da Osmanlılar aleyhine tahrik etmekte idi.

Timur 1400 senesinde Azerbaycan’da kışladığı sırada Erzincan Emiri Mutahharten oraya giderek Timur’a itaatini arz etti; Timur ona, hâkimiyetini kabul etmesi sebebiyle tuğ, alem ve tâbiiyyet alâmeti olarak da külah ve kemer ihsan etti ve tekrar memleketine gönderdi. Fakat, Bayezid, Mutahharten’in kendisine tâbi olarak vergisini göndermesini bildirdi ise de Erzincan Emiri buna yanaşmayarak keyfiyeti Timur’a yazdı; Timur bu münasebetle Bayezid’e hem tehdid ve hem nasihati havi nâme yolladı fakat buna karşı Osmanlı hükümdarı sert cevap verdi; ve bu cevabında “seninle ne zamandan beri muharebe etmek isterdim, şimdi bunu fiile çıkarmaya azmettim; sen gelmezsen ben gelirim” demişti.

Timur’un Sivas Seferi ve Sivas’ı Alması

Timur bundan sonra Gürcülere galebe çaldı ve daha sonra Akkoyunlu aşireti reisi Karayölük Osman bey’in teşvikiyle Erzurum üzerinden süratle Sivas’a yürüdü. Ordusuna Karayölük ile Erzincan beyi Mutahharten rehberlik ediyorlardı. Sivas sıkı surette kuşatıldı. Sivas valisi şehzade Süleyman, kalenin müdafaasını Malkoçoğlu Mustafa Bey’e bırakarak çekilmişti.

Sivas on sekiz gün Timur’un tazyikine dayanabildi. Kale müdafii Malkoçoğlu, hiç kimsenin hayatına dokunulmayacağına dair Timur’dan söz aldı ve şehir işgal edildi; fakat kale müdafileri kanları dökülmeyerek diri diri hendeklere atılarak üzerlerine toprak örtülmek suretiyle öldürüldüler. Halktan aman parası alındı; bundan başka Timur pek mamur olan Sivaslı harabeye çevirdi ve bir kısım şehir halkını alarak memleketine götürdü; bunlar arasında miktarı epey bir yekûn tutan kızlar da vardı.

Timur’un Suriye Seferi

Timur, hesaplı hareket ederek Sivas’ı alıp tahrip ettikten sonra Anadolu’ya yani Osmanlı memleketlerine dalmadı; bunun da sebebi casusları vasıtasıyla Osmanlılar hakkında tamamen haber alamamış ve Yıldırım Bayezid’in büyük askerî kuvvetleri hakkında malûmat edinememiş olması idi; bundan başka arada görüşmeler de devam ediyor ve Sivas hâdisesi dolayısıyla Bayezid’in boyun eğeceğini tahmin eyliyordu.

Timur daha sonra Malatya’yı aldı ve 1401’de Suriye’yi işgale başladı. Onun bu hareketinde de yine Akkoyunlu reisi Karayölük rehberlik etmekte idi; müdebbir ve faal bir hükümdar olan Berkuk’un ölümü ve yerine çocuk bir hükümdarın geçmesi, Mısır beyleri arasındaki rekabet Timur’un Suriye istilâsını kolaylaştırmıştı. Timur Anteb (Gaziantep) Haleb ve Şam’ı aldı; Memlûklerin müdafaası faîde vermedi; dönüşte Mardin ve üçüncü defa Bağdadh zabtettikten sonra Tebriz’e geldi ve Karabağ’da kışladı. Osmanlı hükümdariyle mektuplaşma devam ediyordu. Timur vaziyete göre tedricî surette isteklerini arttırıyordu. Bayezid tarafından memleketleri işgal edilerek onun yanına gitmiş olan Anadolu beyleri de Timur’ı Osmanlılar aleyhine tahrik ediyorlardı. Osmanlı hükümdarı, aradaki mektuplaşmalar dolayısıyla Timur’un maksadının Osmanlı devletini parçalayıp kendisini de nüfuzu altına almak istediğini anlamıştı; fakat Timur bu kuvvetli hükümdara karşı çok ihtiyatlı hareket ederek taarruza geçmiyordu.

Timur’un Bağdad’ı ilk defa almasını müteakip doğudan gelmekte olan tehlikeyi hisseden ve henüz hayatta bulunan Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed, Osmanlı ve Mısır hükümdarlarına başvurarak endişe verici durumu anlatarak Timur’a karşı ittifak teklif etmiş ise de her iki hükümdar da bununla olan maceraları ve kendisine güveni olmamasından dolayı bu müracaata ehemmiyet vermemişlerdi. Burhaneddin Ahmed’in ölümünden sonra Sivas, Malatya, Divriği ve havalisine sahip olan Osmanlılar Timur’un ilk hedefini teşkil ediyorlardı. Bundan dolayı Yıldırım Bayezid, Kadı Burhaneddin’in yaptığı gibi Memlûk sultanına müracaat ile Timur’a karşı müttefikan hareket edilmesini teklif etti” ise de Osmanlı hükümdarının Malatya’yı işgalinden müteessir olan Memlûk emirleri bu müracaatı kabul etmeyerek vaziyeti Timur’a müsait bırakmışlardı; o da bu gerginlikten istifade etmekte gecikmeyerek şaşırtıcı hareketlerle her iki devleti de ayrı ayrı vurmaya muvaffak oldu.

Sivas’ı zabt ve tahrip eden Timur bu suretle Osmanlılara ilk darbeyi indirdikten sonra daha ileri gitmemişti. Sivas’ın acıklı vaziyetini duyan Bayezid pek müteessir olmuş ve hazırlıksız olması sebebiyle. derhal mukabele edememiş ve Timur’un daha içeri gireceğini tahmin ile onu dahilde karşılamayı muvafık bularak Kayseri’ye, gelip Timur’ı beklemişti; fakat Timur böyle yapmayarak Sivas önünden dönüp hemen Suriye üzerine yürümüştü.

Bunun üzerine Bayezid, bizzat ordusunun başına geçerek doğu hududuna gelmiş Erzincan ile Kemah’ı Timur’un müttefiki ve aralarının açılmasında âmil olan Mutahharten’in elinden almış ve kendisinin yüksek hâkimiyetini tanımak şartıyla yine ona vermiş ise de Kemah kalesini iade etmeyerek buraya muhafız koymuş ve rivayete göre Mutahharten’in ailesini de rehine alarak Bursa’ya göndermiştir (803 Zilhicce 1401 Temmuz). Bu suretle Timur’a tâbi olan Erzincan ve Kemah beyine karşı yapılan bu muamele Bayezid’le Timur’un arasını büsbütün açmıştır. Timur, Suriye seferi esnasında Bayezid’e gönderdiği tehdidi havi nâmede kendi muvaffakiyetlerini sayıp döktükten sonra neticede Bayezid’in kendisine itaat etmesini bildirmiş ve buna karşı Bayezid de elçisi Yakup Bey ile yolladığı nâme ile kendi aslını, neslini ve muzafferiyetlerini sayıp döktükten sonra karşısına çıkacak düşmana karşı hazır olduğunu bildirmiştir. Timur bu cevaba karşı arada teessüs edecek dostluğun kâfirlere karşı İslam’ın kuvvetini arttıracağını söyledikten sonra oğullarından birisinin kendisine göndermesini bildirmiştir. Timur’un bu tarzdaki yumuşak görünen hareketi hakikatte Bayezid’i kendi nüfuzu altına almak olduğu için onun oğullarından birisinin kendi yanında bulunmasını, yani rehin olmasını istiyordu.

Timur’un zaferden zafere koştuğunu gören Osmanlı devleti erkânı başta vezir-i âzam Çandarlı zade Ali Paşa olduğu halde Yıldırım Bayezid üzerinde müessir olarak onu sulhe meylettirmişler ve bu yolda Timur’a elçi göndertmeye muvaffak olmuşlardır 457. Bayezid gönderdiği nâmede aradaki münaferete hiç bir sebep olmadığını ve bütün ecdadı gibi kendisinin de küffar ile gazada olduğunu beyan ile anlaşma teklif ediyordu; Timur, ilk baharda Anadolu hududuna gelerek Bayezid’in cevabım orada bekîiyeceğini bildirerek elçilerin dönmesine izin vermiş ve kendi elçisini de onlarla beraber yollamıştı. Timur, bilhassa Kara Yusuf’un ölü veya diri olarak kendisine teslimini istiyordu; Bayezid, bir mültecinin teslim edilemeyeceğini ve zaten Kara Yusuf’un evvelce gitmiş olduğunu ve tekrar gelecek olursa yine kabul edilmesinin misafirperverlik icabından olduğunu, maamafih Kara Yusuf’a hiç bir veçhile yardım etmeyeceğini cevaben bildirmişti. Timur, Bayezid’e karşı diğer yerlerde olduğu gibi elindeki kuvvetle bir iş göremeyeceğini anlayarak, Orta Asya’da bulunan en güzide kuvvetlerini getirtmeye mecbur olmuş ve kışı Karabağ’da geçirdikten sonra Anadolu’ya yürümeye karar vermiştir. Bu sırada Çin İmparatoru ölmüş ve Çin’de karışıklıklar çıkmıştı; Timur Çin’in istilâsını iyi bir netice saymakta ise de burada bir netice almadan geri dönecek olursa Bayezid’in Irak, Elcezire ve Azerbaycan taraflarını elde etmesi ihtimalini düşünerek bu kuvvetli rakibi arkasında bırakmak istemiyordu; kendisini Anadolu harekâtından men etmek isteyenler ve muvaffakiyetin şüpheli olduğunu ve hezimet olursa neticenin felâketi mucip olacağını söyleyenler oldu ise de kendisini teşvik edenler de vardı. Nihayet ordusunu, getirttiği büyük kuvvetlerle takviye eden Timur, Bayezid’den başlıca aşağıdaki isteklerinin kabulünü istedi:

1. Kemah’ın Mutahharten’e geri verilmesiyle ailesinin serbest bırakılması.

2. Şehzadelerden birisinin kendi yanma gönderilmesi.

3. Metbuiyet alâmeti olarak kendisine gönderilecek olan külah ile kemerin kabul edilmesi.

4. Anadolu beylerinden alınan yerlerin yine eski sahihlerine iadesi.

5. Kara Yusuf’un kendisine teslimi olup halbuki Kara Yusuf daha evvel Osmanlıların yanından ayrılmış olduğundan bunun ailesinin teslimi istenmekte ve diğer bazı tekliflerde bulunulmakta ve bunlara mukabil kâfirlerle muharebe eden Osmanlılara yardım edileceği beyan olunmakta idi.

Bütün bunlara karşı ihtiyatlı hareket edilmesini tavsiye eden vezir-i âzam Ali Paşa’ya Sultan Bayezid:

— “Şerefimiz ve karşı koyacak kuvvetimiz vardır; tâbi olamayız ve istiklâlsiz yaşayamayız.” sözleriyle mukabele etmiş ve Timur’la harbin tahakkuk etmesi üzerine malûm şekilde imparatorla anlaşarak İstanbul muhasarasını kaldırıp oradaki askerini çekmiştir.

Diğer bazı kayıtlara göre Yıldırım’ın son gönderdiği hediyeler de Timur’un canını sıkmıştı. Hediyelerden her kısmın miktarı on adetti; halbuki Türklerde makbul rakam dokuz olduğundan hediyeler dokuzar olmalı idi. Bundan başka Bayezid nâmesinde kendi adını yaldızlı olarak iri harflerle yazdığı halde Timur’un adını siyah ve küçük harflerle yazmıştı.

Ordular Harekete Geçiyor, Savaş Yaklaşıyor

Nihayet muharebe iki tarafça da kaçınılması mümkün olmayan bir hal alınca ordular harekete başladı iki koldan yürüyen Osmanlı ordusu Ankara önüne geldi, Timur da harekete geçti ve torunu Mirza Mehmed Sultan’ı göndererek on iki gün muhasaradan sonra Kemah kalesini alarak yine eski sahibi Mutahharten’e verdi.

Timur sonra Sivas’a, yürüdü. Muntazam casus teşkilatıyla Osmanlı ordusundan ve vilâyetlerden haber alıyordu. Yıldırım Bayezid, Timur’un Sivas’ta olduğunu haber alınca ağırlığını Ankara’da bırakarak Akdağ madeni ve Kadı şehri dağlık mıntıkasında mevzi almak istedi; askerlerinin yaya kısmı ziyade olduğundan Timur’un atlı kuvvetlerine karşı bu tarzda hareket etmeyi muvafık buldu. Vezir-i âzam Çandarlızade Ali Paşa ile kumandanların çoğu meydan muharebesi yapılmayarak Timur’un bulunduğu mıntıkanın hariçle muvasalasının tamamen kesilmesini ve ayrı düşen kuvvetlerinin vurulmasını müteakip taarruza geçilmesini tavsiye ettilerse de Bayezid kuvvetine ve kendisine güvenerek bu mütalealara yanaşmadı.

Ankara Meydan Muharebesi, Ankara Savaşı Başlıyor

Yıldırım Bayezid ile Timur’un öncü kuvvetleri Sivas ve Tokat mıntıkalarında temasa geldilerse de Osmanlı hükümdarı Sivas ile Tokat arasındaki geçitleri tutmuş olduğundan burada muharebe yapılmasını kendisi için tehlikeli gören Timur, Osmanlı kuvvetleri hakkında epey malûmat almış olduğundan Kayseri’ye doğru yürüdü; yandan bir taarruza uğramamak için pek ihtiyatlı ve çok ağır gidiyordu. Timur’un Sivas’la Tokat arasında muharebeyi kabul etmemesi üzerine Osmanlı kuvvetleri de mevzilerini terk etmeyerek kendi istikametlerinde Timur kuvvetlerine muvazi olarak batıya doğru çekiliyorlardı. Timur, Bayezid’i kendisine doğru çekmek istediyse de vaziyete vakıf olan Osmanlı hükümdarı bu tuzağa düşmedi ve yapacağı taarruzun zamanını bekledi.

Timur, Kırşehir’e doğru yürüyordu; o sırada Osmanlı kuvvetlerinin kendi üzerine doğru gelmekte olduğunu haber alınca vaziyetin kendisine müsait olmamasından dolayı telaş etti; ordusu erkanıyla görüşerek süratle ileriye gitmeyi ve düşmanı arkasında bırakmayı muvafık gördü ve Ankara yolunu tuttu. Timur Ankara önüne gelir gelmez kaleyi kuşattı; kale muhafızı olan Yakup Bey, burasını şiddetle müdafaa etti. Timur, Bayezid’in kendisinin geldiği yoldan geleceğini tahmin ile o cepheyi iyice tahkim etti ve Ankara kalesini kuzeydoğu yani iç kale tarafından almak istiyor ve kalenin suyunu keserek Osmanlı kuvvetleri gelmeden önce burayı düşürmeye çalışıyordu. Timur Osmanlı ordusunun daha geç geleceğini tahmin etmiş ise de bu tahmininde aldanmıştı; çünkü Bayezid kuvvetleri seri bir yürüyüşle çok daha evvel ve hem de Timur’un hiç beklemediği bir yoldan meydana çıkıvermişti. Halbuki Timur, Osmanlı ordusunu güneydoğudan gelecek diye beklerken Osmanlılar kuzeydoğudan yani Kalecik, Ravlı üzerinden gelerek Çubukova’da Melikşah köyü’ne inmişlerdi. Bu hale göre Timur bir baskına uğramış demekti. Bu an ve tehlikeli vaziyet karşısında Timur çok buhran geçirmekle beraber itidalini muhafaza etti, bütün gece çalışarak cephesini değiştirdi ve kalenin kenarından da çekildi.

Timur’u böyle bir vaziyette yakalayan Yıldırım Bayezid, oğullarının ve kumandanlarının derhal taarruza geçirilmesi hakkındaki ısrarlarını dinlemedi ve bu mütaleaları reddederek büyük bir fırsatı kaçırdı ve kaide üzere mertçe harp etmeyi muvafık gördü; tabii bu hareket Timur’a vakit kazandırıp onu düşmüş olduğu tehlikeli durumdan kurtardı. Ankara Muharebesi diye meşhur olan ve Osmanlı istilasını yarım asır gerileten bu savaş ya 19 Zilhicce 804/20 Temmuz 1402 Cuma günü, yahut 27 Zilhicce 804/28 Temmuz 1402 Cuma günü yapılmıştır. İki taraf kuvvetleri nispetsizdi. Timur, Bayezid’in korkunç bir hasım olduğunu anladığından Maveraünnehir’deki en kudretli ve zırhlarla mücehhez kuvvetlerini de getirtmiş olup onun ordusunun mevcudu yüz altmış bin ve Osmanlı kuvvetleri ise Timur’un Fetihnâmesindeki kayda göre yetmiş bindi. Sırp despotunun yardımcı zırhlı kuvveti de bu yekûna dahildi. Bu suretle Timur’un kuvvetleri adetçe üstün olduğu gibi bilhassa süvari adedi de pek çoktu. Bundan başka Timur ordusunda otuz iki fil vardı. Bu durum üzerine Yıldırım Bayezid, ordu kumandanlarına muvaffak olmak için fedakârane gayrette bulunmalarını söylemişti.

Osmanlıların harp nizamı üzere merkezde padişah ve vezir-i âzam ile şehzadeleri Mustafa, Musa ve İsa Çelebiler bulunuyorlardı. Sağ kolda Anadolu kuvvetleri, Kara Tatarlar ve onların sağında okçular ve okçuların sağında ise Miredağ’ı vardı. Sırp despotu bu kolda olup kuvvetleri yirmi bin kadardı. Bir miktar Arnavut kuvveti de vardı. Sol kolda ise Aydın, Saruhan ve Karesi sancakları valisi Şehzade Süleyman Çelebi ve Rumeli eyaleti kuvvetleri ve bunların gerisinde de Timur’un gizlice elde ettiği Kara Tatarlar ve onların gerisinde de Amasya sancak beyi Şehzade Mehmed bulunmakta idi ki ihtiyat kuvvetlerini teşkil ediyordu; sol cenah ova tarafına düşüyordu.

Timur ordusunun sağ kolunda Timur’un oğlu Miranşah ve Emirzâde Mehmed Sultan ve diğer emirler ve sol kolda yine Timur’un oğlu Şahruh Bahadır ile Halil Sultan ve emirler bulunuyorlardı. Yıldırım Bayezid merkezde Melikşah köyü’nün güneyindeki tepede bulunup önünde ve çevresinde kanun üzere yeniçeriler ve onların önlerinde de Azap denilen hafif yaya kuvvetleri bulunmakta idi. Osmanlıların sol koluna yüklenen Timur kuvvetleri ilk zamanlarda bir şey yapamadılar; fakat sol cenahın gerisindeki Kara Tatarların —ki Timur tarafından gizlice elde edilmişlerdi— geriden Rumeli askerleri üzerine ok atarak bu cenahı iki ateş arasında bırakmaları ve buna mukabil ihtiyat kuvvetlerin vaziyeti düzeltmek için yaptıkları gayretin boşa gitmesi üzerine Osmanlı sol kolu bu ihanetin kurbanı olarak geri çekilmeye mecbur olmuştu. Merkeze yapılan hücumlara karşı Yeniçerilerin müdafaaları burada Osmanlıların hâkim vaziyetini gösteriyordu. Sağ koldaki muharebede de bu kol yine hiyanetle karşılaşmıştı.

Bu kolda galip gelen Osmanlı kuvvetleri düşmanı sürmüşlerdi; bunun üzerine takviye alan Timur kuvvetleri tekrar faaliyete geçtilerse de muvaffakiyet Osmanlılarda idi; hatta Timur buradaki kritik durumu ehemmiyetli gördüğü için muharebeyi büyük bir alaka ile takip ediyordu, işte tam bu sırada Anadolu beylerine tâbi tımarlı sipahiler Timur tarafına geçiverince bu cenah da geri çekilmeye mecbur oldu. Bu durum üzerine merkezde mukavemet eden kuvvetlerin iki yanları açılmış ve mağlup olan kollar dağılmak üzere bulunmuştu; muharebeye iştirak etmiş olan Sırp kuvvetleri kahramanca dövüştüler, bunların savaşını Timur bile takdir etmişti.

Bu tehlikeli hal üzerine Bayezid’e geri çekilmesini tavsiye ettilerse de ibtida bunu kabul etmedi. Harbin kaybedildiğini gören vezir-i âzam Ali Paşa ile Murad Paşa, Yeniçeri ağası Hasan Ağa ve Karası subaşısı Inebey büyük şehzade Süleyman Çelebi’yi alıp kaçtıkları gibi ihtiyat kumandanı olan Çelebi Mehmed de bin kadar maiyyeti kuvvetleriyle sancak merkezi olan Amasya’ya, doğru kaçmıştı. Bundan başka Sırp despotu ile kardeşinin kumandası altındaki kuvvetler de kaçmışlardı; Yıldırım Bayezid ise yerinde duruyordu. Ümeradan Minnet Bey’in kaçma teklifini reddederek şerefle ölmeyi tercih ettiğini söyledi. Fakat bulunduğu yerde kalmasının muvafık olmadığını anlayarak daha gerideki Çataltepe’ye çekildi; maiyetinde ancak iki, üç bin yaya ve atlı kuvveti kalmıştı. Bu kuvvetlere karşı merkezden yetmiş bin kişilik Timur kuvvetleri hücum ediyordu; Çataltepe birkaç kat Timur kuvvetiyle sarılmıştı; Bayezid, orada elinde balta ile hücum edenleri düşürüyordu.

Bayezîd kaçabilmek için ortalığın kararmasını bekliyordu; bir aralık az bir kuvvetle birinci muhasara hattını yarıp fırlamaya muvaffak oldu, fakat müteaddid çenberle çevrilmiş olduğundan her bir muhasara hattını zorlukla geçiyordu; kaçtığı haber alınınca takibine çok kuvvet sevk edildi; nihayet son müdafaa tepesinden üç saat ayrıldıktan sonra atı yuvarlandı; tekrar bir ata binmesine meydan kalmadan yakalandı.

Bayezid’i, Timur’un yanına getirdikleri zaman, Timur kendisini karşıladı ve hakkında hürmet gösterdi ve kendisini teselli etti; bu hale sebebiyet verenin kendisi olduğunu söyledi; hil’at giydirdi ve kaçırılmaması için tertibat alındı. Bayezid’le beraber oğullarından Musa ve Mustafa Çelebilerle Beylerbeyi Sarı Timurtaş Paşa, Kara Timurtaş Paşa oğullarından Ali Bey esir düşerek Kara Timurtaş’ın diğer oğlu Yahşi Bey maktul oldu. Yine Osmanlı ümerasından Hoca Firuz paşa —ki Timur’la harb taraftarı idi- Minnet bey, Mustafa bey esir düştüler. Timur, Ankara muzafferiyetini bildirmek üzere Fransa Kralı VI. Şarl ile İngiltere Kralı IV. Hanri’ye nâme yollamış ve kendilerinin — Niğebolu muharebesinde— yenemedikleri Osmanlı hükümdarına galebe ettiğini bildirmiştir.

Timur, muharebeden sonra Osmanlı kuvvetlerini takip için asker sevk ettiği gibi Osmanlı şehzadesi Süleyman Çelebi’yi yakalamak üzere torunu Mehmed Mirza’yı otuz bin Kişilik bir kuvvetle Bursa tarafına göndermiştir. Timur Ankara önünde sekiz gün kaldıktan sonra Kütahya’ya gelmiş ve buradan hoşlanarak bir ay kadar oturmuştur. Timur Kütahya’da bulunurken Burso’dan esir edilen B ay e z i d’in damadı Seyyid Mehmed Buhari ve Molla Fenari diye meşhur Şemseddin Mehmed ile Şemseddin Cezerî gibi üç büyük zatı getirmişlerdi. Bunlardan başka Bursa’da nezaret altında bulunan Karamanoğulları’ndan Maktul Alâüddin Bey’in oğulları Mehmed ve Ali Beyler de kurtarılarak Kütahya’ya getirilmiş Timur bunlara iltifat etmiş babalarının mülklerinden başka Osmanlılara ait olan Kayseri, Beypazarı, Akşehir, Sivrihisar Bolvadin taraflarını da Karamanoğulları’na vermişti. Osmanlı tarihleri ile Bizans kaynakları Yıldırım Bayezid’i esaretten kurtarıp kaçırmak için oğlu Çelebi Mehmed’in teşebbüsünü beyan ederlerse de, ne dereceye kadar doğru veya hangi kısmı hakikat olduğu anlaşılamamaktadır.

Ankara Savaşı’ndan Sonra Osmanlı’nın Durumu

Ankara muharebesinden sonra yukarıda görüldüğü gibi, Timur Bursa, Konya, Akşehir, Karahisar ve diğer mahallere kol kol kuvvetler sevk etmişti. Bursa’ya giden Mehmed Mirza kumandasındaki otuz bin kişilik kuvvet şehzade Süleyman Çelebi’yi yakalamak istedi ise de muvaffak olamadı. Süleyman Çelebi, vezir-i âzam Ali Paşa ile muharebe meydanından kaçtıktan sonra Bursa’ya gelmiş ve oradan hazineyi ve kız kardeşi Fatma Sultan ile küçük kardeşi şehzade Kasım’ı alarak hemen Gemlik sahiline inmiş ve oradan da deniz yoluyla Darıca veya Boğazdaki Güzelcehisar’a yani Anadoluhisarı’na geçmeye muvaffak olmuş, Gemlikle kadar gelmiş olan Ebubekir Mirza bunları yakalayamamıştır.

Süleyman Çelebi pederinin ailesini götürememiş ve bunlar Bursa Yenişehri’nde bulunurlarken on bin kadar kuvvetle kendisini takip eden Emir Mirza Ebu Bekir’in eline esir düştüler. Bayezid’in Sırp despotunun kız kardeşi olan zevcesi ile iki kızı Yenişehir’de bir evde saklanmışlardı. Yakalanıp Kütahya’da bulunan Timur’un yanına götürüldüler, Timur bunları Bayezid’in yanına gönderdi. Zafernâme’nin kaydına göre Bayezid’in bir kızı Timur’un torunu Ebu Bekir Mirza’ya nikahlandı. Bursa’da Şehzade Mustafa’ya nişanlanmış olan Sultan Ahmed Celâyirî’nin kızı da ele geçti; Emir Şeyh Nureddin Bursa kalesine giderek oradaki hazinede altın, gümüş, mücevherat ve kumaş ne varsa aldı ve bir defterini yaptırdı; Bursa da yağma edildikten sonra şehir ateşe verildi.

Timur Kütahya’da, bulunduğu müddet zarfında etrafı vurdurup sindirip emniyet hasıl ettikten sonra Yıldırım Bayezid’in memleketlerini almış olduğu Karaman, Germiyan, Aydın, Saruhan, Menteşe ve Hamidoğulları’nm beyliklerini iade etti; bunlar Timur’un yüksek hâkimiyeti altında ecdatlarından kalan yerlere sahip oldular. Sinop hükümdarı Candaroğlu Isfendiyar Bey, daha Timur Bayezid üzerine yürümeden evvel Erzincan Emiri Mulahharten’in yanına gitmişti. Timur, İzmir tarafına giderken İsfendiyar Bey, Menteşeoğlu Mehmed Bey’le beraber Timur’a peşkeşlerini çekerek tazimlerini arz eylemişti; Timur ona Sinop’tan başka ecdadının tekmil yerlerini yani Kastamonu, Tosya, Çankırı, Kalecik taraflarını da verdi. Timur Kütahya’dan kalkarak Denizli’ye, Menderes vadisine ve Aydın Güzelhisarı na ve oradan Ayasoluğ (Selçuk) ve Tire’ye gelmiş ve İzmir üzerine giderek Rodos şövalyelerine kalenin teslimini yahut vergiyi kabul etmelerini teklif etti ise de şiddetle ret cevabı alınca şehrin etrafına setler ve harp kuleleri yaptırıp orasını da derhal muhasara ile on beş gün dayanabilerek alınmıştır (6 Cemaziyelevvel 805/2 Aralık 1402). Malûm olduğu üzere bu sahil İzmirli Frenkler Aydınoğlu Umur Bey’den almışlardı. Umur Bey burasını geri alamayarak bu uğurda şehid düşmüştü. Hayrete şayandır ki en müstahkem surlar bile bu cihangirin önünde dayanamamakta idi. Bundan sonra Foça ile Sakız adasındaki Latinler de Timur’a vergiyi kabul etmişlerdi.

Timur, İzmir’i Aydın oğulları’na bırakarak onlara harb levazımı da verdi. Timur Bayezid’in oğlu Emir Süleyman Çelebi’ye de nâme yazarak kendisine tâbi olmasını bildirmiş ve o da Şeyh Ramazan ismindeki elçisi vasıtasiyle bu teklifi kabul eylediğinden kendisine metbûiyyet alâmeti olarak tac ve hil’at gönderilmişti. Yine bu İzmir fethinden sonra Yıldırım’ın diğer oğlu İsa Çelebi de Foça’nın Timur’un hâkimiyetini tanıdığı sırada Kutbüddin ismindeki elçisi ile itaatini arz eylediğinden ona da kemer, külah ve hediyeler gönderdi. Amasya sancak beyi Mehmed Çelebi’nin, Timur’a elçi gönderdiğine dair Zafernâmelerde bir kayıt yoksa da Osmanlı tarihlerinde bu hususta malûmat vardır; Timur, Bayezid sağ iken Amasya valisi Çelebi Mehmed’i yanına davet etmiş, Çelebi Mehmed yola çıkarak yolunu kesenlerle çarpışa çarpışa Ankara civarına kadar gelebilmişti. Bu durum üzerine Çelebi etrafının muhaliflerle sarılı olup yolunu kestiklerini arz eyleyerek Sofu Bayezid ismindeki hocasını göndermiş ve ona verdiği nâme ile vaziyetini Timur’a bildirmiş ve hediyelerini de takdim eylemiştir; Çelebi Mehmed’in, Meskukât kataloglarında Timur namına sikkesi olduğu malûm olduğundan onun da Timur’un yüksek hâkimiyetini kabul etmiş olduğu görmüyor. Timur’un Rumeli’ye geçeceğinden bahis ile gemi hazırlaması hakkında gönderdiği nâmeden korkan Bizans İmparatoru Manuel, Timur’a itaatini arz ile haracı kabul ederek bir çok altın ve hediyeler takdim eyledi. Mısır ve Suriye’ye sahip olan Memlûk Sultanı Ferec de Timur’un yüksek hâkimiyetini kabul etmişti.

Timur sekiz ay Anadolu’da kalmış ve Rumeli’yi, Adaları ve Bizans İmparatoru ile, Memlûk sultanını nüfuzu altına alıp Anadolu’da parça parça eski beylikleri tekrar kurarak Osmanlı İmparatorluğu’nu dağıtıp karışıklık içinde bıraktıktan sonra memleketine dönmüştür. Timur giderken Moğolların, Selçukîler zamanında Anadolu’ya getirip yerleştirdikleri Kara Tatarları da götürmeye karar vermiştir. Kara Tatarların ileri gelenlerinden Teberrük ve Mürüvvet isimlerinde iki kişiyi davet ederek onları yine eski yurtlarına götürmek istediğini söylemiş ve onlar da muvafakat eylemişler ve bunun üzerine bir hiyle ile hiçbir tarafa kaçmamaları için evvelce alınan tertibat üzerine bütün mal ve aileleriyle ve hiç bir surette incitmeden pek azı müstesna alıp götürmüştür.

Yıldırım Bayezid’in Vefatı

Timur’un Batı Anadolu seferinde Yıldırım Bayezîd de beraberdi; Zafernâme’ye göre Timur’un on beş gün gibi pek kısa bir zamanda İzmir’i zapt etmesine Bayezid hayret etmişti. Timur İzmir’den dönerken kuvvet gönderip Uluborlu ile Eğridir kalesini zapt ettirdi; buraları Osmanlılara ait kalelerden olup teslim olmamışlardı. Bayezid Eğridir’in zabtı esnasında hastalanmış olduğundan Timur, onu Akşehir’e yollamış ve kendisinin tedavisine de meşhur tabiplerinden İzzeddin Mes’ud Şirazî ile Celâlüddini Arabi’yi memur eylemişti. Yıldırım Bayezid gibi cevval, izzet-i nefis sahibi mağrur ve zaferden zafere koşmuş olan bir hükümdar, mağlubiyet ve esarete tahammül edemedi; Timur musahabe esnasında kendisini yine hükümdarlıkta bırakacağını söylüyorsa da o bu vaidlere inanmıyordu. Nihayet Timur’un kendisini Semerkand’a götüreceğini anlamış ve İzmir seferinden döndükten sonra parmağındaki yüzük taşının altında sakladığı zehiri alarak hastalanmış ve Akşehir’e geldikten sonra 14 Şaban 805/9 Mart 1403 Perşembe günü vefat etmiştir. Şerefeddin Yezdî ile Hafız Ebru ve Tacüttevarih ve Osmanlı tarihlerinin çoğu dinen memnu olan intiharını yazmayarak kimi hummadan ve kimisi nefes darlığı ve hummadan vefat ettiğini beyan ederler.

Padişahlığı on dört sene kadardır. ölümünü müteakip cesedi tahnit edilerek Akşehir’de Mahmud Hayranı türbesine konulmuş, Timur, yanında bulunan ailesine tâziyette ve ihsanlarda bulunmuş ve sonra Semerhand’a dönerken cesedi oğlu Musa Çelebi’ye teslim eyleyerek hükümdarlara mahsus merasimle defnedilmesini tavsiye eylemiş ve aynı zamanda Musa Çelebi’ye de babasının mülkünde hükümdarlık için kemer, murassa kılıç ve yüz at vermiştir. Yıldırım Bayezid’in doğum tarihleri sarih değildir. Tarihî takvimler 488 754 veya 756 (1353 —1355) senesinde, bazı tarihler babasının hükümdar olduğu senede (yani 763 H.) doğduğunu beyan ile vefatında kırk iki ve altmış ve elli yedi yaşlarında bulunduğunu kaydetmektedirler; 1381’de evlendiğine göre 763 H./1362 M. doğumlu olduğu anlaşılıyor; hükümdarlığı on üç sene kadar oluyor.

Yıldırım Bayezid Ankara muharebesinde bulunduğu sırada yanında yaş sırasıyla Süleyman, İsa, Mehmed, Musa ve Mustafa isimlerinde beş oğlu vardı; oğullarından Aydın sancak beyi Ertuğrul’un Kırkdilim muharebesinde maktulen vefat ettiği evvelce görülmüştür. Kabri Bursa’da yaptırdığı veya babası tarafından yaptırılan Tekecikoğlu mescidi haziresindedir. Küçük yaşta bulunan Kasım adındaki oğlu da Bursa’da bulunuyordu. Bayezid’in esir düştükten sonra kendi bulunduğu merkez kuvvetlerinin gerisinde bulunan Musa ile Mustafa’yı hatırlayarak Timur’dan bunların bulunmasını rica etmesinden bu iki şehzadenin diğer üç kardeşi yani Süleyman, İsa ve Mehmed’den daha küçük olduklarını göstermektedir ki Dukas da aynı kanaattedir.

Yıldırım Bayezid, azim ve irade sahibi, cevval ve şahsen çok cesur ve pek değerli bir kumandan olduğunu bütün harekâtiyle ispat etmiştir. Mizaç itibariyle asabi, şedid, hırçın ve inatcı olduğu da görülüyor, içkiye iptilâsı asabını bozmuştu. Buna rağmen anî vakalar karşısında itidalini ve soğuk kanlılığını muhafaza eder, kararını verir ve ordusunu süratle istediği yere sevk ederdi. Bundan dolayı düşmanları pek ihtiyatlı davranıyorlardı; bir hamlede Anadolu beylerini ortadan kaldırarak Ege sahillerine ve Samsun havalisini zabt etmek suretiyle Karadeniz sahillerine inmiştir. Niğebolu muharebesinde sevkulceyş ve tabiye hakkındaki vukufu kendisinin üstün bir kumandan olduğunu göstermektedir; yine aynı suretle Timur’u baskın halinde Ankara önünde yakalaması askerî kudretinin diğer bir ispatıdır; fakat bu halden istifade etmek istemeyerek düşmana fırsat vermesi ve Osmanlı ordusundaki Kara Tatarlarla Anadolu beyleri kuvvetlerinin Timur tarafına geçmeleri harbin kaybedilmesine sebep olmuştur.

Tek Yorum

  1. Yunus sarı Yunus sarı

    Beyazıd taş cami yaptı içine girdi ama savaşı kaybetti, timur ise bir Allah dostunun kalbine girdi ve savaşı kazandı, taş cami yapıp içine gireceğine bir Allah dostunun kalbine girmek gerektir, bir garibin duasına gir kurtarırsa o kurtarır diyor taptuk emre yani nuh a.s. In gemisine giren kurtulur. Bursasa büyük ulu camiiyi yapmak marifet değil, ahmed yesevinin duasını alıp yenilmez olmak marifettir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir