"Enter"a basıp içeriğe geçin

I. Meşrutiyet’in İlanı ve Kanun-i Esasi’nin Kabulü

Tanzimat Dönemi, Meşrutiyet rejiminin kurulabilmesini sağlayan şartları, zümreyi ve havayı oluşturdu.

Meşrutiyet’in ilanını isteyen ve kendilerine “Genç Osmanlılar” diyen bir grup aydın 1865 tarihinde İstanbul’da “Genç Osmanlılar Cemiyeti”ni kurdular. Şinasi, Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya Paşa, Agâh Efendi bu çatı altında, padişahın mutlak otoritesine karşı ilk muhalefeti oluşturdular. Genç Osmanlıların temel amacı mutlak monarşi yerine anayasal bir monarşi kurmak yani padişahın yetkilerini halkın temsilcilerinden oluşan bir meclis ile sınırlandırmaktı.

Genç Osmanlılar, yönetimin mutlakiyetçi tutumu, ekonomik çöküntü, yabancıların yönetime müdahalesinin artması, yabancılara ekonomik haklar tanınması, eşitlik uygulamasının Müslümanlara zarar vermeye başlaması ve Avrupa taklitçiliğinin artması gibi hususlarda eleştiriler ileri sürüyorlardı.

Bu eleştirilere karşı şu çözümleri önermişlerdi:

  • Özgürlüğün gerçekleştirilmesi
  • Vatan sevgisinin hanedana bağlılık ve din birliği duygusunun yanında yer alması
  • Anayasalı bir rejimin getirilmesi
  • Yürütmeyi denetleyecek bir meclisin kurulması
Mithat Paşa (temsilî)
Mithat Paşa (temsilî)

İslam ilkelerine dayandırılarak savunulan bu görüşler Genç Osmanlıların ortak programını oluşturmuştur. Bu oluşum Devlet Şûrası (Şûra-yı Devlet) Başkanı Mithat Paşa’nın  desteği ile gücünü arttırmıştır. Genç Osmanlılar II. Abdülhamit’i destekleyerek tahta geçmesinde önemli rol oynadılar. II. Abdülhamit, devlet adamlarının, basının ve yabancı devletlerin istekleri doğrultusunda meşrutiyete geçmeye karar verdi.

II. Abdülhamit 8 Ekim 1876 tarihinde sadarete gönderdiği tezkerede, Kanun-i Esasi’nin hazırlama işini Mithat Paşa’nın başkanlığında kurulan bir komisyona verdi. Kurulan bu komisyon çalışmalarını hızlıca tamamlayarak Kanun-i Esasi’yi hazırlayıp padişahın onayına sundu.

Birinci Meşrutiyet’in ilanı, XVIII. yüzyılın ilk yarısında başlayıp sürekli devam etmiş olan batılılaşma hareketinin bir sonucudur. 1876 yılını Osmanlı Devleti, üç padişah değişikliği, anayasa tasarısı hazırlığı ve ilanı dolayısıyla şiddetli tartışmalar, çekişmeler ve bunalımlarla geçti. Bu durum devletin dış siyasetini de etkilemiştir. Balkanlar’da yaşanan olumsuzluklara çare bulmak amacıyla İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Almanya, İtalya ve Osmanlı devletlerinin temsilcileri İstanbul (Tersane) Konferansı’nda bir araya geldiler. Bu iç ve dış siyaset buhranını dağıtmak isteyen Osmanlı Devleti, İstanbul Konferansı’nın ilk oturumunun yapıldığı sırada Kanun-i Esasi’yi Bâbıâli’de toplanan devlet adamları ve halk önünde törenle ilan etti (23 Aralık 1876). Böylece Türk toplumunun ilk yazılı anayasası kabul edildi.

İlan edilen Kanun-i Esasi’ye göre yürütme gücünün başında padişah bulunuyordu. Yargı yetkisi bağımsızdı. Yasama yetkisi ise Mebusan Meclisi ve Âyan Meclisi’nden kurulu bir Genel Meclis tarafından yürütülecek, yasama faaliyetleri padişahın onayına bağlı olacaktı. Âyan Meclisi üyelerini padişah, Mebusan Meclisi üyelerini halk seçecekti. Meclisi fesh etme yetkisi ise padişaha aitti. Diğer yandan padişah, hükûmete olan güveni zedelediği gerekçesiyle istediği kişiyi memleket dışına sürmek yetkisine sahipti. Devlet yönetimiyle ilgili yetkilerin tümü gerçekte yine hükümdarda toplanmış bulunmaktaydı.

Kanun-i Esasi’nin Bazı Maddeleri

  • Osmanlı Devleti bir bütündür, hiçbir sebeple ayrılık kabul etmez.
  • Osmanlı saltanatı ve halifeliği hanedanın büyük oğluna aittir.
  • Mebusan Meclisi dört yılda bir seçilir.
  • Meclisi açma ve kapama yetkisi padişaha aittir.
  • Savaş ve barışa padişah karar verir.
  • Meclisin aldığı kararlarda son söz padişaha aittir.
  • Hiç kimse kanunun belirttiği sebepler dışında başka bir bahane ile cezalandırılamaz.
  • Basın, kanunlar çerçevesinde hürdür.
  • Halkın mülkiyetine ve meskenine dokunulamaz.
  • Müsadere ve angarya yasaktır.
  • Memuriyetlere tayin, usulüne göre ve ehliyet ile liyakat esasına göre yapılır.
  • Her memur vazifesinden sorumludur. Memur, kanuna aykırı emirler verilmesi hâlinde âmire itaat ederse sorumluluktan kurtulamaz.

Kanun-i Esasi’ye göre haklar ve hürriyetler açısından bütün Osmanlı vatandaşları kanun önünde eşittir. Burada din ve ibadet özgürlüğüne geniş yer verilirken düşünce özgürlüğü ile ilgili herhangi bir düzenleme göze çarpmamaktadır.

1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nda (93 Harbi) Osmanlı Devleti’nin başarısızlıklar ile birlikte yiyecek sıkıntısı halkın huzurunu kaçırmıştı. Osmanlı yönetimi yoğun eleştirilerin odağı hâline geldi. II. Abdülhamit ayrılıkçı mebusların faaliyetlerini ve 93 Harbi’ni gerekçe göstererek Kanun’un kendisine verdiği yetkiyle Meclisi feshetti (13 Şubat 1878).

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir