"Enter"a basıp içeriğe geçin

Osmanlı Devleti’nin Dış Politikası

XV ve XVI. yüzyıllarda dünya gücü olan Osmanlılar, uyguladığı uzun vadeli stratejiyle Avrupa siyasetini ve ekonomisini belirleyen başlıca devletlerden biri hâline gelmiştir. Bu nedenle Avrupalılar, XV. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nden yardım istemeye başlamıştır.

Osmanlı Devleti’nin XV ve XVI. yüzyıllarda izlediği siyasetten birisi de Roma Katolik Kilisesi’ne karşı Ortodoksluğun ve Protestanlığın himaye edilmesidir. Balkanlarda Katolik ve Ortodoks mezhepleri arasındaki sorunlardan kaynaklanan siyasi belirsizlik, XIV ve XV. yüzyıllarda Osmanlıların Balkanlar’a yerleşmesinde etkili olmuştur. İstanbul’da Ortodoks Patrikliği’ni ihya eden Fatih, kiliseler arasındaki ayrılığı devam ettirmek istemiştir. Böylece Doğu Hristiyanlarının İstanbul Patrikhanesi aracılığıyla Osmanlı egemenliğine alınması amaçlanmış ve patriklik vasıtasıyla Rumların Osmanlı’ya bağlanmaları sağlanmıştır. Örneğin 1453-1456’da İstanbul Boğazı’nı kontrol eden adalar, Papalık donanması tarafından işgal edildiğinde, Katoliklere karşı Osmanlı yönetimini destekleyen Rum halkı sayesinde adalar tekrar Osmanlı egemenliğine girmiştir.

Osmanlı Devleti, Katolik Kilisesi’yle yakın ilişki içinde bulunan Habsburglar üzerinde baskı kurarak Protestanlığın kuvvetlenmesinde ve resmen tanınmasında önemli bir rol oynamıştır. Osmanlılar, Protestanlık hareketine dolaylı şekilde yardımcı olmuş fakat Protestanlara hiçbir zaman doğrudan askerî destek vermemiştir. Avrupa’da ilerleyerek Habsburgların Alman kanadını yıpratan Osmanlılar, Protestanlığın yayılması için uygun zemini oluşturmuştur. Protestanları bu şekilde teşvik etmek ve desteklemek Avrupa’da Osmanlı siyasetinin temel politikalarından biri olmuştur. Böylece Hristiyan birliğini parçalanmış hâlde tutmak ve Habsburgları zayıflatmak amacı izlenmiştir.

Osmanlı Devleti’nin XV ve XVI. yüzyıllarda izlediği siyasetin bir diğeriyse Fransa, İngiltere ve Hollanda gibi millî monarşileri; Kutsal Roma İmparatorluğu’na karşı destekleme siyasetidir.

Orta Çağ Hristiyanlarında, papa ve tek bir imparator buyruğu altında birleşme yani birleşmiş “Hristiyan Ülkesi” ideali vardı. Ancak Yeni Çağ ile birlikte Avrupa’da Fransa, İngiltere, İsveç ve Hollanda gibi millî monarşiler ortaya çıktı ve Hristiyan birliği çözülmeye başladı. Bu devletler, Kutsal Roma İmparatorluğu karşısında kendi bağımsızlığını savunma ihtiyacı duydu. Bu nedenle Alman prensleri, Fransa ve İngiltere; bağımsızlıklarını destekleyecek bir devletle Kutsal Roma İmparatorluğuna karşı destek almakta sakınca görmedi. Böylece Avrupa politikasında, bağımsız devletlerarasında bir denge politikası ortaya çıktı. Bir dünya gücü olarak yükselen Osmanlı Devleti, Avrupa’da bu devletler sisteminin güçlü bir üyesi olarak yer aldı. Kutsal Roma İmparatorluğu karşısında varlığını tehdit altında hisseden devletler, Osmanlılara başvurdu. Osmanlılar da Habsburgların Avrupa’da siyasi üstülüğüne karşı başta Fransa olmak üzere bu devletleri destekledi.

Fransa Kralı I. François (Fransuva), Şarlken ile mücadelesinde Kanuni’nin askerî yardımı sayesinde ayakta kalabildi. Fransuva’ya göre Şarlken’in tüm Avrupa üzerindeki hâkimiyetini engelleyebilecek tek güç Kanuni’ydi. Şarlken’in eline esir düşen Fransuva, Kanuni sayesinde krallığına geri dönebildi. Fransuva’dan sonra gelen II. Hanri (Henri) de İmparator Şarlken’e karşı yapacağı savaşı finanse edebilmek için Osmanlılardan yüklü miktarlarda borç aldı. Neticede her iki devletin ortak hedefi, Şarlken’in Avrupa’da tek güç hâline gelmesini önlemekti.

Osmanlılar, Habsburglara karşı isyan eden Hollandalıları da desteklemiştir. Osmanlı Devleti; Hollandalılardan, İspanya’da zorla dinleri değiştirilmeye çalışıldığı için isyan eden Müslümanlarla işbirliği yapmalarını istemiştir. Ayrıca İngiliz Kraliçesi I. Elizabeth, İspanyol donanmasının İngiltere’yi istila etmesi tehdidiyle karşılaştığında, İspanya’ya karşı Osmanlıları ortak deniz harekâtına ikna etmeye çalışmıştır. Böylece Osmanlı Devleti, Habsburgların tüm Avrupa’yı kendi hâkimiyeti altında toplaması ve Haçlı Seferi düzenleme ihtimaline karşı zayıf devletleri destekleme siyasetini temel politika olarak seçmiştir.

Osmanlı Devleti’nin XV ve XVI. yüzyıllarda izlediği siyasetten bir diğeri ise Afrika’daki Müslümanların himaye edilmesidir. 1492’de İspanyol birliği gerçekleşmiş ve Endülüs’teki Beni Ahmer Devleti yıkıldığı için burada yaşayan insanlar korumasız kalmıştır. İspanya Krallığı, Hristiyanlığı kabul etmeyen Müslüman ve Yahudilerin İspanya’yı terk etmeleri için işkence uygulamaya başlamıştır. Bu nedenle buradaki Müslümanlar, Kuzey Afrika’ya Osmanlı gemileriyle göç etmiştir. Ayrıca Osmanlılar, Yahudileri de İstanbul’a nakletmiştir.

Yahudi göçleri (Gravür)
Yahudi göçleri (Gravür)

Kuzey Afrika kıyılarında Tunus, Cezayir ve Fas’taki küçük Müslüman devletler, kendi aralarında yaşadığı rekabet ve siyasi parçalanmalar nedeniyle İspanya’daki Müslümanlarla ilgilenememiştir. Mısır’daki Memlûklular ise XVI. yüzyılın başından itibaren Hint Okyanusu ve Kızıldeniz’de Portekiz donanmasıyla baş edemeyecek kadar zor durumdadır. Akdeniz’de Müslümanların yaşadığı bu sıkıntılı dönemde İspanyollar, 1482’den 1510’lu yılların başına kadar Kuzey Afrika’da işgal hareketine girişmiştir.

İspanyol saldırıları karşısında savunmasız kalan Kuzey Afrika Müslümanları, Osmanlılardan yardım istemiştir. Bu sırada Oruç ve Hızır Reis, Cezayir’de üs kurarak İspanyol istilasına karşı başarılı bir mücadeleye girişmiştir. Akdeniz’de dolaşan Osmanlı donanması da Endülüslü ve Kuzey Afrikalı Müslümanlar için büyük bir ümit ışığı olmuştur. Kanuni Dönemi’nde, Barbaros Hayrettin Paşa’nın Kaptanıderyalığa getirilmesiyle Osmanlı-İspanya mücadelesi, Batı Akdeniz  ve Kuzey Afrika’da yoğunlaşmıştır. İki devlet arasındaki mücadele sonucunda Kuzey Afrika, İspanyol istilasından ve buna dayalı sömürgeleştirilme tehlikesinden kurtarılmıştır.

Batı Akdeniz'de bir deniz savaşı (Temsilî)
Batı Akdeniz’de bir deniz savaşı (Temsilî)

Portekizlilerin Batı Hint Okyanusu adaları ve Doğu Afrika kıyılarındaki Müslümanlara uyguladığı zulümlere Mısır’ın fethedilmesiyle son verilmiştir. Portekizlileri Kızıldeniz’den çıkaran Osmanlılar, onların müttefiki olan Habeşistan’daki Hristiyan krallığına karşı bölgedeki Müslüman emirliğini desteklemiştir.

Katolikler, XVI. yüzyılda Avrupa’da “Türkler reformun müttefikidir.” diyerek Türklerin reformu desteklediği fikrini yaymıştır. Bunun önemli bir kanıtı Osmanlıların Protestanlardan gelen yardım talebine karşı padişahın çıkardığı fermandır. Bu fermanda, Papalığa kılıç çektikleri için Protestanlara merhamet gösterip yardım ederek onları zalimlerden kurtarma ve hak dine sevk etme isteği dile getirilmiştir. Hollanda’da 1570 yılında basılan hilal şekilli bir madalyanın üzerinde ise “Papacı (Katolik) olacağına Türk ol.” ifadesi yer almıştır.

Hollanda’da basılan madalya (Temsilî)
Hollanda’da basılan madalya (Temsilî)

Kanuni Dönemi’ni anlatan “Süleymannâme” adlı eserde Fransa ile yapılan ittifak hakkında Osmanlı görüşü şu şekildedir: İmparator Şarlken tüm Avrupa’nın başı olmak iddiasıyla Fransa’yı Müslümanlara karşı ittifaka zorlamaktadır. Bu nedenle İslam’ın Sultanı Süleyman’ın Fransız kralı ile ittifakı bir zorunluluk hâlini almıştır. Eğer Fransa bu ittifaktan cayarsa bütün Hristiyan dünyasının Osmanlılara karşı birleşmesi kaçınılmaz olur.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir